Tom knows a lot of stuff about Mary.
- Tom Mary hakkında çok şey biliyor.
Get this stuff out of here.
- Bu şeyi buradan çıkarın.
Don't say bad things about others.
- Diğerleri hakkında kötü şeyler söyleme.
We talked about various things.
- Çeşitli şeyler hakkında konuştuk.
I read an academic article in that language and understood almost everything, but when I tried reading a story for beginners I understood nothing.
- O dilde bilimsel bir yazı okudum ve neredeyse her şeyi anladım ama başlangıç seviyesindekiler için yazılmış bir hikayeyi okumaya çalıştığımda hiçbir şey anlamadım.
Please place all articles not related to the lesson inside your bag.
- Lütfen dersle ilgisi olmayan her şeyi çantana koy.
It doesn't matter what he said.
- Söylediği şeyin hiçbir önemi yok.
Do you have anything to say with regard to this matter?
- Bu konu ile ilgili olarak söyleyeceğin bir şey var mı?
There are some things we could've change, but we chose not to.
- Değiştirebileceğimiz bazı şeyler vardır fakat seçeceğimiz değil.
I realized that what I had chosen didn't really interest me.
- Seçtiğim şeyin beni ilgilendirmediğini anladım.
You need to stop doing things that bother Tom.
- Tom'u rahatsız eden şeyleri yapmayı durdurmalısın.
I asked Tom to do the same thing that Mary was doing.
- Tom'un Mary'nin yaptığı aynı şeyi yapmasını rica ettim.
What I have to say concerns everyone here.
- Söylemek zorunda olduğum şey, buradaki herkesi ilgilendirir.
Tom seems to be very concerned about something.
- Tom bir şey hakkında çok endişeli görünüyor.
I don't know a thing about running a business.
- İş idaresi hakkında bir şey bilmiyorum.
Perpetual devotion to what a man calls his business, is only to be sustained by perpetual neglect of many other things.
- kendi işini sürekli fedakarlık olarak tanımlayan biri, sadece diğer bir çok şeyi ihmal ederek sürdürülebilir.
He intimated that all is not well in his marriage.
- O, evliliğinde her şeyin iyi olmadığını ima etti.
I couldn't sleep well last night because there were lots of things on my mind.
- Kafamda çok şeyler olduğu için dün gece iyi uyuyamadım.
You don't really love me at all. You only care about your math stuff! Not at all, I do love you! Prove it! Okay. Let A be the set of the objects I love...
- Aslında beni hiç sevmiyorsun. Tek önem verdiğin şey matematik! Ne münasebet, seni seviyorum! Kanıtla! Peki. Sevdiğim şeyler A kümesi olsun...
It was an object of terror.
- Dehşet veren bir şeydi.
He knows a lot about foreign affairs.
- Dış ilişkiler hakkında çok şey bilir.