Mental strength is crucial for success in any sports.
- Zihinsel güç herhangi bir sporda başarı için çok önemlidir.
Sunday's match will be crucial.
- Pazar günkü maç çok önemli olacak.
I have an important role.
- Önemli bir rolüm var.
Water is important for people.
- Su, insanlar için önemlidir.
She's vital to the mission.
- O görev için çok önemlidir.
Your help is vital to the success of our plan.
- Senin yardımın planımızın başarısı için çok önemlidir.
Do you think that's significant?
- Onun önemli olduğunu düşünüyor musun?
He has made a significant decision.
- Önemli bir karar aldı.
It's crucial for my girlfriend to be a hugger.
- Kız arkadaşımın kucaklamayı seven biri olması çok önemli.
Tom made a crucial mistake.
- Tom çok önemli bir hata yaptı.
That is your major problem.
- O, senin önemli sorunundur.
She spends a major part of her income on food.
- O, gelirinin önemli bir bölümünü gıdaya harcıyor.
The coral reef is the region's prime attraction.
- Mercan kayalığı, bölgenin en önemli cazibesidir.
Memory is an essential function of our brain.
- Bellek beynimizin önemli bir işlevidir.
Hard work is an essential element of success.
- Sıkı çalışma başarının önemli bir faktörüdür.
It doesn't matter whether your answer is right or wrong.
- Cevabınızın yanlış ya da doğru olması önemli değil.
It doesn't matter whether you answer or not.
- Cevap verip vermemem önemli değil.
What is most important in life differs from person to person.
- Hayatta neyin en önemli olduğu kişiden kişiye değişir.
The beginning is the most important part of the work.
- Başlangıç işin en önemli kısmıdır.
Statues of Buddha are notable works of Japanese art.
- Buda heykelleri Japon sanatının önemli eserleridirler.
This was the highlight of my day.
- Bu, günümün önemli olayıydı.
Paying attention to what you are doing is one of the most important keys to success.
- Ne yaptığına dikkat etmek başarmak için en önemli anahtarlardan biridir.
I thought this wasn't a big deal.
- Bunun çok önemli olmadığını düşündüm.
It's a very big deal.
- Bu çok önemli bir konu.
Coal is especially important.
- Kömür özellikle önemlidir.
Freedom of speech is especially important to broadcasters.
- Konuşma özgürlüğü özellikle yayımcılar için önemlidir.
I know that's important to you.
- Bunun senin için önemli olduğunu biliyorum.
I think that's important.
- Onun önemli olduğunu düşünüyorum.
The coral reef is the region's prime attraction.
- Mercan kayalığı, bölgenin en önemli cazibesidir.
Tom thinks it important for Mary to learn how to speak French.
- Tom Mary'nin Fransızca konuşmayı öğrenmesinin önemli olduğunu düşünüyor.
Getting your message across is much more important than trying to say it exactly like a native speaker would say it.
- Mesajınızı anlatmak bir yerlinin tam olarak söyleyeceği gibi onu söylemeye çalışmaktan çok daha önemlidir.
What were the chief events of last year?
- Geçen yılın önemli olayları nelerdi?
What were yesterday's chief events?
- Dünün önemli olayları neydi?
While most of us are significantly better off financially than our parents and grandparents, happiness levels haven't changed to reflect that.
- Çoğumuz ebeveynlerimiz ve büyük ebeveynlerimizden önemli ölçüde daha varlıklı olmamıza karşın, onu yansıtan mutluluk seviyeleri değişmemiştir.
Tom's French has improved significantly.
- Tom'un Fransızcası önemli oranda gelişti.
That's not important now.
- O şimdi önemli değil.
That's not important right now.
- O, şu anda önemli değil.
It doesn't matter whether your answer is right or wrong.
- Cevabınızın yanlış ya da doğru olması önemli değil.
It doesn't matter which team wins the game.
- Oyunu hangi takımın kazanacağı önemli değil.
Tom wanted to tell Mary something important.
- Tom Mary'ye önemli bir şey söylemek istedi.
I want to tell you something important.
- Sana önemli bir şey söylemek istiyorum.
It does not matter that he did not know about it.
- onun hakkında bilmediği önemli değildir.
It does not matter to me whether you come or not.
- Gelip gelmemen benim için önemli değil.
First and foremost, you need to figure out why you're here.
- Birincisi ve en önemlisi, neden burada olduğunu anlaman gerekiyor.
Customer service is one of our foremost priorities.
- Müşteri hizmetleri bizim en önemli önceliğimizden biridir.
The falling of the Berlin Wall was truly a momentous occasion.
- Berlin duvarının düşüşü gerçekten önemli bir fırsattı.
The international situation is becoming grave.
- Uluslararası durum önemli hâle geliyor.
It's very important for Tom to visit his father's grave.
- Babasının mezarını ziyaret etmek Tom için çok önemlidir.
At that high school, sports is more important than academics.
- O lisede, spor, derslerden daha önemlidir.
Israel has become one of the most important high-tech centers in the world.
- İsrail, dünyadaki en önemli yüksek teknoloji merkezlerinden biri haline gelmiştir.
That film was an extremely inaccurate portrayal of key historical events.
- O film önemli tarihsel olayların son derece yanlış bir tasviriydi.
Many important historical events took place 7000 years B.C.
- Birçok önemli tarihsel olaylar M.Ö 7000 yıllarında gerçekleşti.
While most of us are significantly better off financially than our parents and grandparents, happiness levels haven't changed to reflect that.
- Çoğumuz ebeveynlerimiz ve büyük ebeveynlerimizden önemli ölçüde daha varlıklı olmamıza karşın, onu yansıtan mutluluk seviyeleri değişmemiştir.
Madrid is the capital of Spain and its most important city.
- Madrid İspanyanın başkenti ve onun en önemli şehri.
This is a matter of great importance.
- Bu, çok önemli bir konu.
The tax increases affected our lives greatly.
- Vergi artışları hayatlarımızı önemli ölçüde etkiledi.
Other factors of importance, which make litigation of large corporations more difficult, are the size and complexity of their activities.
- Büyük şirketleri dava etmeyi zorlaştıran diğer önemli etkenler de faaliyetlerinin boyutları ve karmaşıklığıdır.
He is a person of importance.
- O önemli bir kişidir.
If you want to go, then go. If you don't want to, then it's no big deal.
- Gitmek istersen o zaman git. Gitmek istemezsen bu hiç önemli bir şey değil.
Fuel economy is a big advantage of this car.
- Yakıt tasarrufu bu arabanın önemli bir avantajıdır.
The demand for rice in Japan is considerable.
- Japonya'da pirinç için talep önemli.
I think I've showed considerable constraint under the circumstances.
- Ben bu koşullar altında önemli bir baskı gösterdiğimi düşünüyorum.
The main thing is that we're healthy.
- Önemli olan sağlıklı olmamız.
A healthy and balanced diet is very important for all of us.
- Sağlıklı ve dengeli bir diyet hepimiz için çok önemlidir.
I am somebody and I am important.
- Ben önemli kimseyim ve önemliyim.