a-club teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı
- club
- kulüp
George bugün kulüpte.
- George is at the club today.
Bu kulüp korkunç şekilde sıkıcıdır. Dans alanı boş ve sigara içme verandası tıka basa doludur.
- This club is fearfully dull. The dance floor is empty and the smoking patio is packed.
- burden
- {i} yük
Korkarım ki sana bir yük olacağım.
- I am afraid I'll be a burden to you.
Stajyer, görevin yüküne dayanamadı.
- The trainee could hardly bear the burden of the task.
- burden
- {i} sorumluluk
Sorumluluk omuzda hafiftir.
- The burden is light on the shoulder.
- burden
- mesuliyet
- burden
- {i} zorunluluk
- club
- golf sopası
Tom'un mağazası golf sopası, top, ayakkabı ve diğer aksesuarları satmaktadırç
- Tom's store sells golf clubs, balls, shoes and other accessories.
O bir golf sopası ile onu öldüresiye dövdü.
- She beat him to death with a golf club.
- club
- tokmak
- burden
- {f} yüklemek
Size sorunlarımı yüklemek istemiyorum
- I don't want to burden you with my troubles.
- club
- {i} çomak
- burden
- (Ticaret) hamule
- burden
- (Ticaret) genel giderler
- club
- lokal
- club
- klüp
Klüp saat kaçta açılır?
- What time does the club open?
Klüpten men edilmiştir.
- He has been barred from the club.
- club
- değnek
1986'ya kadar İngiltere'nin okullarında, çocukları kemerlerle, değneklerle ve sopalarla cezalandırmak yasaldı.
- Until 1986, in the schools of England, it was legal to punish children with belts, sticks, and clubs.
- club
- cop
- club
- coplamak
- club
- gazino
- club card
- (Bilgisayar) klüp kartı
- club member
- kulüp üyesi
- club room
- kulüp odası
- film club
- sinematek
- investment club
- (Ticaret) yatırım kulübü
- investment club
- (Ticaret) menkul kıymetler borsasında
- night club
- pavyon
- service club
- (Askeri) erat gazinosu
- burden
- sıkıntı vermek
- burden
- {f} yükle
Herkesin kendi yükleri vardır.
- Everyone has their own burdens.
Ben bu sorumluluğu Tom'a yükleyemem.
- I can't burden Tom with that responsibility.
- chess club
- satranç kulübü
- club
- dernek
- club
- sinek
Ben sinek asa sahibim.
- I have the ace of clubs.
- club
- sopa
1986'ya kadar İngiltere'nin okullarında, çocukları kemerlerle, değneklerle ve sopalarla cezalandırmak yasaldı.
- Until 1986, in the schools of England, it was legal to punish children with belts, sticks, and clubs.
Tom bir golf sopasıyla ölesiye dövüldü.
- Tom was beaten to death with a golf club.
- club
- sopa ile vurmak/dövmek
- club car
- büfeli vagon
- club fee
- kulüp aidatı
- club member
- klüp üyesi
- club moss
- kurtayağı
- club of the rich nations
- zenginler kulübü
- club together
- bir araya gelmek
- club together
- masrafı paylaşmak
- country club
- kırdaki spor ve eğlence kulübü
- country club
- golf klübü
- glee club
- üç sesli şarkı grubu
- golf club
- golf kulübü
- golf club
- golf sopası
Tom bir golf sopasıyla ölesiye dövüldü.
- Tom was beaten to death with a golf club.
Tom'un mağazası golf sopası, top, ayakkabı ve diğer aksesuarları satmaktadırç
- Tom's store sells golf clubs, balls, shoes and other accessories.
- golf club
- golf kulübü
Bir golf kulübüne katılacağım.
- I will join a golf club.
Tom, babasının ona vermiş olduğu golf kulübüne çok bağlı idi.
- Tom was very attached to the golf clubs that his father had given him.
- golf club head
- golf kulübü başkanı
- jockey club
- cokey kulübü
- jockey club
- at yarışlarını idare eden klüp
- supper club
- seçkin gece kulübü
- tennis club
- tenis kulübü
- burden
- {i} nakarat
- alumni club
- Mezunlar derneği
- children's club
- Çocuk kulübü
- club and association membership
- klüp ve dernek üyeliği
- club hammer
- club çekiç
- club root
- club kök
- club shaped
- club şekilli
- club soda
- soda
- comedy club
- Komedi kulübü
He has made random appearances at a famed comedy club in New York.
- comedy club
- komedi club
- country club
- Şehirlere yakın kırlık yerde olan golf, tenis ve sosyal faaliyetlerin yapıldığı kulüp
- dance club
- dans kulübü
- gray cat club
- gri kedi club
- gymnastics club
- jimnastik klübü
- health club
- sağlık kulübü
- jerusalem soccer club
- Jerusalem futbol kulübü
- night club
- gece klübü
- scottish soccer club
- scottish futbol kulübü
- sport club
- spor kulübü
- Rotary Club
- rotary kulüp
- book club
- kitap kulübü
Mary bir kitap kulübüne katıldı.
- Mary joined a book club.
Mary bir kitap kulübünde.
- Mary is in a book club.
- bowling club
- bowling salonu
- bowling club
- bovling salonu
- burden
- sıkıntı verici
- burden
- yüklenmek
- burden
- ispat etme mecburiyeti
- burden
- (isim) nakarat, ana fikir, yük, sorumluluk, zorunluluk, yük taşıma, tonaj (gemi)
- burden
- {i} yük, ağırlık
- burden
- üstüne çullanmak
- burden
- ağır
Ağır vergi yükü altındaydılar.
- They were burdened with heavy taxes.
- civilian club
- (Askeri) SİVİL KULÜP: Bir tesiste mevcut sivil personele, bedeni ve ruhi istirahatlerini temin maksadıyla, o tesisin komutanı tarafından tahsis edilen daimi veya geçici bina
- club
- club steakufak
- club
- {f} toplanmak
- club
- {f} sopalamak
- club
- {f} katılmak
Kulübümüze katılmak isteyen herkes kabul edilecek.
- Whoever wants to join our club will be welcome.
Masaru İngiliz Kulübüne katılmak istiyor.
- Masaru wants to join the English Club.
- club
- {f} dipçiklemek
- club
- iskambil sinek
- club
- kulü
John yüzme kulübündedir.
- John is in the swimming club.
O, futbol kulübünün üyesidir.
- He belongs to the soccer club.
- club
- {i} sinek (iskambil)
- club
- peynir ve domates konarak yapılan üç dilim ekmek
- club
- {i} isk. sinek, ispati
- club
- {f} ortakça yatırmak
- club
- {i} lobut
- club
- (fiil) sopalamak, dövmek, dipçiklemek; toplamak, toplanmak; ortak olmak, ortakça yatırmak; katılmak
- club
- club moss kurdayay
- club
- ispati
- club
- Lycopodium clavatum club sandwieh içine et
- club
- {f} ortak olmak
- club car
- salonlu vagon
- club car
- konforlu vagon
- club chairman
- kulüp başkanı
- club fee kulüp
- (Ticaret) aidatı
- club foot
- yumru ayak
- club footed
- yumru ayaklı
- club infrastructure
- (Spor) kulüp altyapısı
- club sandwich
- klüp sandviç
- club sandwich
- karışık ve işletmeye özel sandviç
- club together
- toplanmak
- club together
- ortak olmak
- club together
- katılmak
- diner's club
- (Bilgisayar) diner's club
- fan club
- hayran mektupları
- fan club
- fan klüp
- indian club
- lobut
- iron club
- gürz
- is there a bowling club in the town
- şehirde bowling salonu var mı
- london club
- (Ticaret) londra kulübü
- officer's club
- (Askeri) orduevi
- private’s club
- (Askeri) er gazinosu
- service club
- (Askeri) ERAT GAZİNOSU: Bir askeri tesisteki erata ve aileleri efradına eğlenme ve sosyal faaliyetler için imkanlar hazırlayan bir tesis. Bu gazino; Moral Hizmetleri Subayı (Special Services Officer) nın murakabesi altında gazino idare heyeti tarafından idare edilir ve çalıştırılır
- service club director
- (Askeri) ERAT GAZİNOSU MÜDÜRÜ: Moral Hizmet tarafından istihdam edilen ve bir erat gazinosundaki idari işler ile belirli bir programın yürütülmesinden sorumlu olan, mesleki eğitim ve tecrübe görmüş sivil şahıs
- slate club
- tasarruf derneği
- sport club president
- spor kulübü başkanı
- yacht club
- yat klubü
- yacht club
- yat kulübü