Çok yorgun olduğumdan dolayı dinlenmek için durdum. - Becoming very tired, I stopped to rest.

Tom, bütün gün çalışıyordu, dinlenmek istedi. - Tom, who had been working all day, wanted to have a rest.

Çok yorgun olduğumdan dolayı dinlenmek için durdum. - Becoming very tired, I stopped to rest.

Ben ona dinlenmesini tavsiye ettim. - I advised him to take a rest.

İstirahat etmen gerekiyor. - You're supposed to be resting.

Eve git ve iyi bir gece istirahati al. - Go home and get a good night's rest.

Lütfen hayatınızın geriye kalanı için bu kelimeleri hatırlayın. - Please, remember those words for the rest of your life.

Benim sandviçin geri kalanını istiyor musunuz? - Do you want the rest of my sandwich?

Benim sandviçin geri kalanını istiyor musunuz? - Do you want the rest of my sandwich?

Merakım gelecekte çünkü hayatımın geri kalanını orada geçireceğim. - My interest is in the future because I'm going to spend the rest of my life there.

Hangisi bizim son dinlenme yerimiz olacak? - Which one will be our final resting place?

Dinlenme yerine, o her zamankinden çok daha sıkı çalıştı. - Instead of taking a rest, he worked much harder than usual.

Çağdaş uygarlık, bilim ve eğitim temeli üzerine dayanmaktadır. - Modern civilization rests on a foundation of science and education.

Benim sandviçin geri kalanını istiyor musunuz? - Do you want the rest of my sandwich?

Dosyaların geri kalanı nerede? - Where are the rest of the files?

Hayatının geri kalan kısmını hapishanede geçirmeyi gerçekten istiyor musun? - Do you really want to spend the rest of your life in prison?

Tom'un sınıfının geri kalan kısmına ayak uydurma sorunu vardı. - Tom has trouble keeping up with the rest of his class.

Bir Anadolu köyünde yazın söğüt gölgesinin altında uyumak ne kadar huzur vericidir. - How restful it is to sleep under the shadow of a willow in an Anatolian village in summertime.

Tom sabırsız ve huzursuzdu. - Tom was impatient and restless.

Bence sevgi birinin kendi duygularını dizginleyebilir ve diğerlerini dikkate alır. - To me, love is being able to restrain one's own feelings and take others into consideration.

Tom diğerlerimiz gibi değil. - Tom isn't like the rest of us.

Durmak yok yola devam. - There is no rest for the weary.

Yaşlı bir adam ağacın gölgesinde dinleniyordu. - An old man was resting in the shade of the tree.

Sanırım dinlensen iyi olur; hasta görünüyorsun. - I think you'd better take a rest; you look ill.

Biz artık Hint restoranında yemek yemeye gitmiyoruz. - We no longer go to eat at the Indian restaurant.

Tom bir zamanlar ucuz bir restoranda yemek yedi ve gıda zehirlenmesi oldu, bu yüzden artık nerede yemek yediği hakkında çok dikkatli. - Tom once ate at an cheap restaurant and got food poisoning, so now he is very careful about where he eats.

Gerçeği öğrenene kadar bana rahat yok. - I won't rest until I find out the truth.

Tom rahatlamış ve dinlenmiş görünüyor. - Tom looks relaxed and rested.

Ben iyi bir gece uykusu uyumanı istiyorum. - I want you to get a good night's rest.

Askerî uçakların sadece yarısı savaşa katılabilir. Kalanlar ise başka görevler için kullanılır. - Only half of all military planes can fight. The rest are used for other tasks.

Bazılarımız geriye kalanlarımızın arzu ettikleri şey oldukları zaman hariç, hepimiz hiçbirimizin olamadığını olmaya çalışırız. - All of us try to be what none of us couldn't be except when some of us were what the rest of us desired.

Durmak yok yola devam. - There is no rest for the weary.

Sami saatlerce durmadan patates soyarak babasının restoranında çalıştı. - Sami worked at his father's restaurant, peeling potatoes for hours on end.

Şehirin dinlenmek için harika bir yeri vardır. - The city has a wonderful place to take a rest.

Dinlenmek zorundayım. - I have to take a rest.

Tom, bütün gün çalışıyordu, dinlenmek istedi. - Tom, who had been working all day, wanted to have a rest.

Güneş ışığında kafam dönmeye başladı ve dinlenmek için çim üzerinde uzandım. - In the sunlight my head started to spin, and I lay down to have a rest on the grass.

The drive will be too long, the seats too few, and the people too many. I rest my case.

All the evidence points toward the defendant's guilt. I rest my case.

At rest, the car is impressive but when it's moving, the sight is astounding.

He was laid to rest beneath the old oak tree in 1825.

Let's try to put this question to rest once and for all.

The body's centre of gravity may affect its state of rest.

The blame seems to rest with your father.

She ate some of the food, but was not hungry enough to eat it all, so she put the rest in the refrigerator to finish later.

The sun sets, and the workers go to their rest.

We took a rest at the top of the hill to get our breath back.

Now that we're all in agreement, we can put that issue to rest.

Rest assured that I will do my best.

I rest my case.

I rested against the wall for a minute.

He placed his hands on the arm rests of the chair.

Higgins can't quite reach the white with his cue, so he'll be using the rest.

Remember there's a rest at the end of the fourth bar.

She was laid to rest in the village cemetery.

It was nice to have a rest from the phone ringing when I unplugged it for a while.

You may rest assured that our best efforts will be put forth to give you entire satisfaction.

May the souls of the recently departed rest in peace.

Sarah and I got married back in 1956 and the rest is history.