Neden her yerde kırıntılar var?
- Why are there crumbs everywhere?
Bu çocuklar ördeklere ekmek kırıntıları attılar, onları gördüm.
- These children threw the bread crumbs to the ducks, I saw them.
Biraz daha yavaşça konuşabilir misin?
- Could you please speak a little bit more slowly?
Ben biraz Japonca konuşuyorum.
- I speak a little Japanese.
Bir seferde azıcık iş yapacağım.
- We'll do a little at a time.
Kanepede azıcık kestir.
- Take a little nap on the couch.
Pastadan bir parça al.
- Have a little of this cake.
Lütfen AC'yi bir parça aç.
- Please turn up the AC a little bit.
Şişe içinde kalan sadece bir miktar süt vardı.
- There was only a little milk left in the bottle.
A little water has spilled.