Tom yaklaşan testi gözden geçirmek için biraz ekstra zaman kullanabilirdi.
- Tom could use a little extra time to review for the upcoming test.
Piller için ekstra ücret ödemeniz gerekir.
- You need to pay extra for the batteries.
Biraz daha fazla zamana ihtiyacım vardı.
- I needed a little extra time.
Şu anda biraz ekstra zamanım var.
- I've got a little extra time right now.
Ayrıca bu biraz ekstra yapmak için bir yoldur.
- It's a way to make a little extra on the side.
Ayrı bir servis ücreti tahsil edilecektir.
- The service charge is extra.
Tom fevkalade mutlu hissetti.
- Tom felt extraordinarily happy.
Tom'un ödünç alabileceği ekstra bir tanemiz var mı?
- Do we have an extra one that Tom can borrow?
Ödünç alabileceğim fazladan bir bisikletin var mı?
- Do you have an extra bicycle that I could borrow?
Yedek anahtarın var mı?
- Do you have an extra key?
Onların fazladan bir yatağı var.
- They have an extra bed.
Onun için fazladan bir masraf olacak mı?
- Will there be an extra charge for that?
Onun için fazladan bir masraf olacak mı?
- Will there be an extra charge for that?
Biz Paris'te fazladan iki hafta daha kaldık; ve bunu turistik yerleri gezerek geçirdik.
- We stayed an extra two weeks in Paris; and we spent it seeing the sights.
Tom olağanüstü hızı olan bir atlettir.
- Tom is an athlete with extraordinary speed.
Tom'un olağanüstü dereceleri var.
- Tom got extraordinary grades.
Ekstra masraf var mı?
- Is there any extra charge?
Ayrıca bu biraz ekstra yapmak için bir yoldur.
- It's a way to make a little extra on the side.
extra, extra, read all about it!.
That day he ran to school extra fast.
... aware of reports that the State Department refused extra security for our embassy in ...
... a teacher spend extra time with us to needed that ...