örülmek

listen to the pronunciation of örülmek
التركية - الإنجليزية
(for a wall) to be built
to be knitted; to be darned; to be braided; to be woven
lock
intertwine
örülme
weaving
ör
{f} knitted

She knitted her father a sweater. - Babasına bir kazak ördü.

I knitted a sweater for Tom. - Tom için bir kazak ördüm.

ör
{f} plait
ör
{f} braid

Would you like me to braid your hair? - Saçını örmemi ister misin?

Can I braid your hair? - Ben senin saçını örebilir miyim?

ör
{f} knitting

She put her knitting aside and stood up. - Örgüsünü bir kenara koydu ve ayağa kalktı.

My sister has been knitting since this morning. - Kız kardeşim bu sabahtan beri örgü örüyor.

ör
{f} tat

I am adding examples to Tatoeba. - Tatoeba'ya örnekler ekliyorum.

Example sentence no. 354618 created a lot of confusion on the Tatoeba website. - 354618 no'lu örnek cümle, Tatoeba web sitesinde birçok karışıklık yarattı.

ör
{f} braiding
ör
darn
ör
knit

Tom asked Mary if she knew how to knit. - Tom Mary'ye nasıl örgü öreceğini bilip bilmediğini sordu.

Have you finished knitting that sweater? - O kazağı örmeyi bitirdin mı?

ör
pleach
التركية - التركية
Örme işi yapılmak
ör
Geniş bir görüş sağlamak için yüksek bir yere yapılan küçük kule ya da bahçe köşkü
ör
çit, perde
örülme
Örülmek işi