When one lucky spirit abandons you another picks you up. I just passed an exam for a job.
- Şanslı bir ruh seni terk ettiği zaman, bir başkası seni alır.Ben az önce bir iş sınavını geçtim.
I wish you good luck.
- Sana iyi şanslar diliyorum.
You'll make a fortune by taking a chance.
- Bir şans elde ederek bir kader yaratacaksın.
He had the fortune to marry a nice girl.
- Onun güzel bir kızla evlenme şansı vardı.
This is the chance of a lifetime.
- Bu bir ömür boyu şanstır.
Gerhard Schroeder is the first German chancellor not to have lived through World War II.
- Gerhard Schröder, II. Dünya Savaşı boyunca yaşamayan ilk şansölyedir.
Tom didn't think he had a chance to succeed, but he at least wanted to give it a shot.
- Tom başarmak için bir şansı olduğunu düşünmüyordu fakat o hiç olmazsa bir fırsat vermek istedi.
Give me another shot.
- Bana bir şans daha ver.
I am happy about your good luck.
- Ben senin iyi şansın hakkında mutluyum.
I want to believe there's still a chance for us to be happy together.
- Halen birlikte mutlu olma şansımızın olduğuna inanmak istiyorum.
Tom was lucky that Mary didn't hit him.
- Mary ona vurmadığı için Tom şanslıydı.
You're lucky Tom didn't hit you.
- Tom sana çarpmadığı için şanslısın.
The people exulted over their good luck.
- İnsanlar iyi şanslarıyla övündüler.
Tom wished Mary good luck.
- Tom Mary'ye iyi şans diledi.
There is no one who is born under an unlucky star, there are only people who cannot read the sky.
- Şanssız bir yıldızın altında doğmuş olan kimse yoktur, sadece gökyüzünü okuyamayan insanlar vardır.
I am giving you a star.
- Sana bir şans veriyorum.
Tom deserves another opportunity.
- Tom başka bir şansı hak ediyor.
One day, all children in Malaysia will have the opportunity to attain an excellent education.
- Bir gün, Malezya'nın tüm çocukları mükemmel bir eğitime ulaşma şansına sahip olacak.
She had the good fortune to get into the school she wanted to.
- Şanslıydı ki istediği okula girdi.
By good fortune, they escaped.
- Iyi şans sayesinde onlar kaçtı.
Do you believe that you will get seven years of bad luck if you break a mirror?
- Bir ayna kırarsan yedi yıl kötü şansa uğrayacağına inanıyor musun?
This is the big break I've been waiting for.
- Bu beklediğim büyük şans.
The people exulted over their good luck.
- İnsanlar iyi şanslarıyla övündüler.
Tom wished Mary good luck.
- Tom Mary'ye iyi şans diledi.
He met Sam purely by chance.
- O, tamamen şans eseri Sam ile karşılaştı.
Didn't you see her by chance yesterday?
- Dün onu şans eseri görmedin mi?
You should give him a second chance.
Do you know Tom by any chance?
- Şans eseri olarak Tom'u tanıyor musun?
Luckily, Tom had some money I could borrow.
- Şans eseri, Tom'un ödünç alabileceğim biraz parası vardı.
Luckily he did not see me.
- Şans eseri o beni görmedi.
There will be other chances.
- Diğer şanslar olacak.
What are our chances?
- Bizim şanslarımız nedir?