açıcı

listen to the pronunciation of açıcı
التركية - الإنجليزية
opening, that opens; opener, willow
opening
willow
expander
lightener
extensor
(Tekstil) opener

Sometimes I use the scissors as a can opener. - Bazen bir kutu açıcı olarak makas kullanırım.

hungry

Many people in the world are hungry. - Dünyada birçok insan açtır.

You can't be hungry. You had a snack a few minutes ago. - Aç olamazsın. Birkaç dakika önce abur cubur yedin.

hunger

Because of hunger and fatigue, the dog finally died. - Açlıktan ve yorgunluktan dolayı, köpek sonunda öldü.

Some people in the world suffer from hunger. - Dünyada bazı insanlar, açlıktan çeker.

enine açıcı
(Teknik,Tekstil) temple
(Tıp) fast

He who uncovers the most dies the fastest. - Gerçekleri en çok açığa çıkaran, en çabuk ölür.

Keep your eyes open, it's going to happen fast. - Gözlerinizi açık tutun, hızlı olacak.

(Bilgisayar) open it
(Bilgisayar) draw

I opened the drawer to get a pencil. - Bir kurşun kalem almak için çekmeceyi açtım.

Tom spent fifteen minutes trying to pry open the drawer with a crowbar, but he couldn't get it opened. - Tom çekmeceyi bir levye ile kaldırarak açmaya çalışarak on beş dakika harcadı fakat onu açamadı.

(Bilgisayar) bloom

The roses are in bloom. - Güller çiçek açmışlar.

All the cherry trees in the park are in full bloom. - Parktaki tüm kiraz ağaçları tamamen çiçek açmış.

enine açıcı
(Teknik,Tekstil) expander
iç açıcı
pleasant
ufuk açıcı
stimulating
ufuk açıcı
seminal
unseal
unveil

The automaker will unveil its new line of sports cars tomorrow. - Otomobil üreticisi yarın spor arabaların yeni çizgisini açıklayacak.

At the inauguration ceremony a plaque was unveiled in honor of the founder. - Açılış töreninde kurucunun şerefine bir plaket verildi.

switch on

May I switch on the light? - Işığı açabilir miyim?

Tom stood at the door, flipping the light switch on and off. - Tom kapıda durdu, ışık anahtarının açık ve kapalı olmasına baktı.

unfold

Tom unfolded the newspaper and started to read it. - Tom gazeteyi açtı ve onu okumaya başladı.

Tom opened the envelope, pulled out the letter and unfolded it. - Tom zarfı açtı, mektubu çıkardı ve onu açtı.

{f} unsealed
unwind
{f} open

Tatoeba is open source. - Tatoeba açık kaynaklıdır.

Open an image and select an image layout. Click Open for opening an image. Click Quit for quitting the program. Image Layout feature allows you to view in any layout. - Bir resim açın ve bir resim düzeni seçin. Bir resim açmak için Aça tıklatın. Programdan çıkmak için Çıkışı tıklatın. Resim Düzeni özelliği herhangi bir düzende göstermenize olanak tanır.

turn on

Could you turn on the light please? - Lütfen ışığı açar mısınız?

Please turn on the television. - Lütfen televizyonu aç.

decompress
{f} unfurled
{f} opening

Open an image and select an image layout. Click Open for opening an image. Click Quit for quitting the program. Image Layout feature allows you to view in any layout. - Bir resim açın ve bir resim düzeni seçin. Bir resim açmak için Aça tıklatın. Programdan çıkmak için Çıkışı tıklatın. Resim Düzeni özelliği herhangi bir düzende göstermenize olanak tanır.

Would you mind opening the window? - Pencereyi açar mısın?

unpin
roll out
famished

Tom seemed to be famished. - Tom çok aç görünüyordu.

Tom said that he was famished. - Tom Mary'nin çok aç olduğunu söyledi.

unfurl
{f} opened

He opened a checking account with the bank. - O, bankada bir çek hesabı açtı.

The door opened automatically. - Kapı otomatik olarak açıldı.

tune in on
unpack

I have just arrived. I haven't even unpacked my bags. - Daha yeni geldim. Çantalarımı bile açmadım.

Tom hasn't unpacked yet. - Tom henüz bavulunu açıp boşaltmadı.

clear off
uncover

He who uncovers the most dies the fastest. - Gerçekleri en çok açığa çıkaran, en çabuk ölür.

We uncovered this arcane. - Biz bu gizemi açığa çıkardık.

disclose

He disclosed my secret. - O, sırrımı açığa çıkardı.

He disclosed his intentions. - O evlenme niyetini açıkladı.

{f} switching on
power on
rol out
turn#on
expose

Tom was going to expose us. - Tom bizi açığa çıkaracaktı.

Fadil exposed his dark secret. - Fadıl karanlık sırrını açıkladı.

power#on
iştah açıcı
appetizer

Hunger is the best appetizer. - Açlık en iyi iştah açıcıdır.

greedy, covetous, insatiable
hollow
ravenous
hungry, empty, peckish; greedy, covetous haris
esurient
hungry person
needing to eat
greedy for
covetous; greedy
rollout
{s} unfed
peckish
unstop
uncap
starveling
unwreathe
unlock

Tom unlocked the front gate. - Tom ön kapının kilidini açtı.

Give me the keys so I can unlock the door. - Kapıyı açabilmem için bana anahtarları ver.

{s} covetous
turnon
{s} empty

Tom opened the trunk and found it empty. - Tom bagajı açtı ve onu boş buldu.

You shouldn't be drinking on an empty stomach. - Aç karnına içki içmemelisin.

untuck
meld
unbar
unroof
switchon
untwist
unbolt
unmuffle
unclog

I might be able to help you unclog your sink. - Lavabonun tıkanıklığını açmana yardım edebilirim.

It's possible that Tom doesn't know how to unclog a sink. - Tom'un lavaboyu nasıl açacağını bilmemesi mümkündür.

unscrew

Tom unscrewed the cap and handed the jar to Mary. - Tom kapağı açtı ve kavanozu Mary'ye uzattı.

delik açıcı
holer
devre açıcı
breaker points
devre açıcı
contactor
devre açıcı-kesici
contactor
elektrikli açıcı
(Elektrik, Elektronik) electric operator
elyaf açıcı
(Matbaacılık, Basımcılık) disintegrator
elyaf açıcı
(Matbaacılık, Basımcılık) defibrator
elyaf açıcı
(Matbaacılık, Basımcılık) fiberizer
elyaf topaklarını açıcı
(Matbaacılık, Basımcılık) deflaker
enine açıcı
expander, temple
halat açıcı
rope opener, rope scutcher
halat açıcı
(Teknik,Tekstil) rope opener
halat açıcı
(Teknik,Tekstil) rope scutcher
iç açıcı
clean cut
iç açıcı
cheering, pleasant
iç açıcı
gladdening, glad, cheering, heartening
iştah açıcı
piquant
iştah açıcı
savoury [Brit.]
iştah açıcı
savory
iştah açıcı içki
aperitif
iştah açıcı yiyecek
appetizer
kenar açıcı
selvedge spreader
koza açıcı
cocoon opener
kumaş açıcı
cloth expander
lavabo açıcı
drain opener
oyuk açıcı
groover
salınımlı açıcı
oscillating expander
tansiyon açıcı
(Tekstil) gimp release pin
vida dişi açıcı
thread chaser
zihin açıcı
consciousness expanding
التركية - التركية
Açmak işini yapan
Yiyecek bulamayan
Gözü doymaz, haris
Çok istekli, çok hevesli
Yemek yeme gereksinimi olan veya yemesi gereken, tok karşıtı: "Aç ne yemez, tok ne demez."- Divanü Lügati't - Türk
Gözü doymaz, haris. Çok istekli, hevesli
Yemek yeme ihtiyacı olan veya yemesi gereken, tok karşıtı
Karnı doymamış olarak: "Ben aç yattım mı kötü kötü rüyalar görürüm nedense."- O. Kemal
Yiyecek bulamayan kimse: "Ben hem öksüzüm, hem yetimim, hem de tam 23 saattir açım."- Y. K. Karaosmanoğlu
Karnı doymamış olarak
iç açıcı
Gönlü ferahlatıcı
iç açıcı
Umut veren, iyi bir durumda olan
ut açıcı
bakınız: göstermeci, teşhirci