Kadınlar bir azınlık değildir.
- Women are not a minority.
Keşke Tatoeba'da daha fazla azınlık dilleri olsa.
- I wish there were more minority languages in Tatoeba.
Dan ufak yaralarla kurtuldu.
- Dan survived with minor injuries.
Tom ufak yaralar aldı.
- Tom received minor injuries.
Bizim bebekler için daha fazla tıbbi bakıma ihtiyacımız var.
- We need more medical care for infants.
O bir bebekken evlat edinilmiştir.
- She was adopted as an infant.
Arkeologlar yüzün üzerinde mezar keşfetti, onlardan birkaçı küçük çocuklara aitti.
- The archaeologists discovered over a hundred graves, a few of which belonged to infants.
Giremezsin, çünkü sen bir küçüksün.
- Because you're a minor, you can't enter.
Bu sadece küçük bir başarısızlık.
- It's only a minor setback.
Denemen kötü değildi ama birkaç önemsiz ayrıntım var.
- Your essay was not bad but I have a few minor niggles.
Önemsiz detaylar için üzülme.
- Don't worry about the minor details.
Birkaç çocuk felci vakası olmuştur.
- There have been several cases of infantile paralysis.
Onlar çocuklarla ilgili düşük ölüm oranını tıbbın ilerlemesine bağladı.
- They attributed the low death rate of infants to the progress of medicine.
Arkeologlar yüzün üzerinde mezar keşfetti, onlardan birkaçı küçük çocuklara aitti.
- The archaeologists discovered over a hundred graves, a few of which belonged to infants.
Mary'nin üç tane küçük çocuğu var.
- Mary has three infants.
Reşit olmayanlar buraya giremez.
- Minors can't come in here.
Reşit olmayan birinin refahını tehlikeye düşürdüğünüz için tutuklusunuz.
- You're under arrest for endangering the welfare of a minor.
Tom'un çalıştığı bar reşit olmayan kimselere alkollü içki sattığı için ruhsatını kaybetti.
- The bar where Tom works lost its license because they had been selling alcoholic drinks to minors.
... have been a few minor changes -- download the Google I/O app if you haven't already ...
... But those are minor problems. ...