This book is unique in many ways.
- Bu kitap birçok yönden eşsizdir.
His technique was unique and absolutely amazing.
- Onun tekniği eşsiz ve kesinlikle şaşırtıcıydı.
It's unique and irreplaceable.
- Eşsiz ve yeri doldurulamazdır.
Mary, as always, is inimitable!
- Mary, her zamanki gibi, eşsizdir!
My signature is meaningful, majestic and inimitable.
- Benim imzam anlamlı, görkemli ve eşsizdir.
Her beauty is incomparable.
- Onun güzelliği eşsizdir.
My wife Lidia is a beautiful, clever woman.
- Eşim Lidia güzel, akıllı bir bayandır.
A good daughter will make a good wife.
- İyi bir kız çocuğu, iyi bir eş yapacaktır.
Tom was never my partner.
- Tom asla benim eşim değildi.
How did you meet your partner?
- Eşinizle nasıl tanıştınız?
The cushions on the sofa don't match those on the armchairs.
- Kanepedeki minderler koltuklardakilerle eşleşmiyor.
Tom and Mary are a good match.
- Tom ve Mary iyi bir eştirler.
Tom sat down between Mary and her husband.
- Tom Mary ve eşinin arasına oturdu.
Tom knows Mary's husband.
- Tom Mary'nin eşini tanıyor.
Does your spouse attend church with you?
- Eşiniz sizinle birlikte kiliseye katılır mı?
One should respect one's spouse.
- Bir insan eşine saygı göstermeli.
The young couple was accompanied by a chaperone.
- Genç çifte bir hastabakıcı tarafından eşlik edildi.
Same-sex couples should be able to get married.
- Eş cinsel çiftler evlenebilmeli.
Everyone, without any discrimination, has the right to equal pay for equal work.
- Herkesin, hiçbir fark gözetilmeksizin, eşit iş karşılığında eşit ücrete hakkı vardır.
Everyone has the right of equal access to public service in his country.
- Her şahıs memleketin kamu hizmetlerine eşitlikle girme hakkını haizdir.
I'm thinking of matching you against Yoshida in the race.
- Seni yarışta Yoshida'ya karşı eşleştirmeyi düşünüyorum.
Tom and Mary got matching tattoos.
- Tom ve Mary'nin eşleşen dövmeleri var.
My wife Lidia is a beautiful, clever woman.
- Eşim Lidia güzel, akıllı bir bayandır.
Nobody is equal to this young woman in the field of music.
- Müzik alanında hiç kimse bu genç kadın eşit değildir.
This is why Tatoeba is multilingual. But not that kind of multilingual. Not the kind where languages are simply being paired up together, and where some pairs are left behind.
- Tatoeba'nın çok dilli olmasının nedeni budur. Fakat o tür çok dilli değil. Dillerin sadece birlikte eşleştirildiği ve bazı çiftlerin geride bırakıldığı tür değil.
The boys and girls paired off for the dance.
- Erkekler ve kızlar dans için eşleştiler.
My wife and I can't decide on names for the twins.
- Eşim ve ben ikizler için isimler üzerinde karar veremiyoruz.
One plus two is equal to three.
- Bir artı iki üçe eşittir.
Nobody is equal to this young woman in the field of music.
- Müzik alanında hiç kimse bu genç kadın eşit değildir.
Her husband smokes like a chimney.
- Eşi, bir baca gibi sigara içiyor.
I'd like to introduce you to my wife.
- Ben sizi eşime tanıtmak istiyorum.
What is principle of equidistance?
- Eşit uzaklık ilkesi nedir?
A is equivalent to B has the same meaning as A is true if and only if B is true.
- A, B'ye eşittir önermesi, Eğer ve yalnızca eğer B doğruysa A doğrudur ile aynı anlama gelmektedir.
My dream is to be the First Lady.
- Hayalim devlet başkanının eşi olmak.
It's hard to be a woman. One must think like a man, act like a lady, look like a girl, and work like a horse.
- Kadın olmak zordur. Erkek gibi düşünmeyi, hanımefendi gibi davranmayı, genç kız gibi görünmeyi ve de eşek gibi çalışmayı gerektirir.
Eating good isn't synonymous for eating a lot.
- İyi yemek, çok yemekle eş anlamlı değildir.
The words 'small' and 'little' are synonyms.
- Small ve little kelimeleri eş anlamlıdır.
The woodpecker is feeding its mate.
- Ağaçkakan, eşini besliyor.
Where is the mate to this sock?
- Bu çorabın eşi nerede?
The old man was accompanied by his grandchild.
- Yaşlı adama torunu tarafından eşlik edildi.
The old man is always accompanied by his grandson.
- Yaşlı adama her zaman torunu eşlik eder.
Pets offer us more than mere companionship.
- Evcil hayvanlar sadece bize eşlik etmekten daha fazlasını sunar.
The old woman was accompanied by her grandchild.
- Yaşlı kadına torunu tarafından eşlik edildi.
The old woman was accompanied by her granddaughter.
- Yaşlı kadına kız torunu tarafından eşlik edildi.
Languages are partially isomorphic.
- Diller kısmen eşyapılıdır.