Girmiş olduğunuz e-posta adresi zaten kullanımda.
- The email address you entered is already in use.
O, bu odaya girmiş olmalı.
- He must have entered this room.
Erkek kardeşim okumaya öylesine dalmıştı ki odaya girdiğimde beni farketmedi.
- My brother was so absorbed in reading that he did not notice me when I entered the room.
Üniversiteye ilk girdiğimde beni en çok şaşırtan şey sınıf arkadaşlarımdan çok azının verimli çalışmayı nasıl bildikleriydi.
- What surprised me most when I first entered college was how few of my classmates knew how to study efficiently.
Tam odaya girmek üzereydik.
- We were just about to enter the room.
Yabancı bir ülkeye girmek için bir pasaporta ihtiyacın var.
- You need a passport to enter a foreign country.
Ev numaranı, mahalleni, posta kodunu ve sokağını ayrı ayrı yazmak zorundasın.
- You have to enter your house number, suburb, post code and street seperately.
Buraya girişiniz yasaklandı.
- You are banned from entering this place.
Tom bizim girişimizi duymuş olmalı.
- Tom must've heard us enter.
Yüz elli kişi maraton yarışına girdi.
- One hundred and fifty people entered the marathon race.
Bu bilet iki kişinin girmesine olanak tanır.
- This ticket allows two people to enter.
... has three components. It's basically a deal that was entered into by all the signatories ...