You were lucky to survive the attack.
- Saldırıda hayatta kalmak için şanslıydınız.
Tom understands what it takes to survive.
- Tom hayatta kalmak için ne gerektiğini anlıyor.
You were lucky to survive the attack.
- Saldırıda hayatta kalmak için şanslıydınız.
We will need this to survive.
- Hayatta kalmak için buna ihtiyacımız olacak.
She was living through her daughter.
I gave up all hope of survival.
- Bütün hayatta kalma umudundan vazgeçtim.
Adaptation is the key to survival.
- Adaptasyon hayatta kalmak için anahtardır.
Tom didn't have a chance of surviving.
- Tom'un hayatta kalma şansı yoktu.
If Tom hadn't helped Mary, she wouldn't have stood a chance of surviving.
- Eğer Tom Mary'ye yardım etmeseydi, onun hayatta kalma şansı olmayacaktı.
It's a miracle that you were able to survive.
- Hayatta kalabilmen bir mucize.
Tom could have survived if the ambulance had arrived a little sooner.
- Eğer ambulans biraz daha erken gelseydi Tom hayatta kalabilirdi.
The surviving refugees longed for freedom.
- Hayatta kalan mültecilerin özgürlük gözünde tütüyor.
What are my chances of surviving?
- Benim hayatta kalma şansım nedir?