not deferred by an interval of time; present; instant

listen to the pronunciation of not deferred by an interval of time; present; instant
الإنجليزية - التركية

تعريف not deferred by an interval of time; present; instant في الإنجليزية التركية القاموس.

immediate
acil

McKinley Küba'da acil bir ateşkes istedi. - McKinley demanded an immediate ceasefire in Cuba.

Sadece bir acil operasyon hastanın hayatını kurtarabilir. - Only an immediate operation can save the patient's life.

immediate
{s} hemen

Arama ve kurtarma operasyonları hemen başladı. - Search and rescue operations began immediately.

Mağazaya gidiyorum ve kimi görüyorum? Onunla son kez buluştuğumuzdan beri kendisinde neler gittiğini bana hemen anlatmaya başlayan bir Amerikan arkadaşımı. - I go into the store, and who do I see? An American friend, who immediately begins to tell me what has been going on with him since we last met.

immediate
derhal olan
immediate
en yakın

Bu adam benim en yakın amirimdir. - This man is my immediate superior.

Tom Mary'nin en yakın amiridir. - Tom is Mary's immediate supervisor.

immediate
şimdiki

Şimdiki patronumu memnun etmek zordur. - My immediate boss is tough to please.

immediate
hazır

Ayrıntılar hemen hazır değildi. - Details weren't immediately available.

Acil kalkış için hazırlanın. - Prepare for immediate departure.

immediate
çabuk
immediate
acele

Acele bir yemek yedik ve hemen ayrıldık. - We ate a hasty meal and left immediately.

immediate
doğrudan dogruya
immediate
{s} dolaysız
immediate
{s} doğrudan
immediate
{s} en yakın olan
immediate
yakın/acil
immediate
(sıfat) yakın, hemen, derhal, acil, şu an ki, doğrudan, dolaysız, en yakın olan
immediate
{s} yakın

Sadece yakın aile bireyleri Tom ve Mary'nin düğününe katıldı. - Only immediate family members attended Tom and Mary's wedding.

Sen yakın tehlike içinde misin? - Are you in immediate danger?

immediate
(Askeri) BİR ÜST (KOMUTANLIK, MAKAM İÇİN)
immediate
{s} derhal

Derhal bir ambulans geldi. - An ambulance arrived immediately.

Diğer sigarayı yaktı fakat onu derhal söndürdü. - He lit another cigarette, but immediately put it out.

immediate
immediacy : yakınlık
الإنجليزية - الإنجليزية
immediate