Amcam şu anda Hong Kong'da kalmaktadır.
- My uncle is staying in Hong Kong at present.
Şu an amcamın evinde kalıyorum.
- I'm now staying at my uncle's.
Ucuz bir otelde kalarak seyahat giderlerini tasarruf etti.
- I saved on travelling expenses by staying at a cheap hotel.
Amcam şu anda Hong Kong'da kalmaktadır.
- My uncle is staying in Hong Kong at present.
Canım bügün evde kalmak ve bir şey yapmamak istiyor.
- Today I just feel like staying at home and doing nothing.
Burada daha uzun kalmak istiyorum.
- I want to stay here longer.
Daha uzun kalmak zaman kaybıdır.
- It's a waste of time to stay longer.
Şimdi çalışmalıyım ama Tatoeba'da kalmayı tercih ediyorum.
- I should study now, but I prefer staying on Tatoeba.
Amcam şu anda Hong Kong'da kalmaktadır.
- My uncle is staying in Hong Kong at present.
İhtiyacın olan şey dayanıklılıktır.
- What you need is staying power.
Bu havada dışarı çıkmayıp evde oturmak en doğrusu.
- In this kind of weather, it's best to stay home and not go outside.
Gece geç saatlere kadar oturmamalısın.
- You must not stay up late.
John iki haftalık hastane ikametinden sonra işe geri döndü.
- John went back to work after a two-week hospital stay.
O, sık sık onu ziyaret eder, ancak asla uzun kalmaz.
- She visits him quite often, but never stays very long.
San Fransisko'yu bir dahaki ziyaretimde o otelde kalmak istiyorum.
- Next time I visit San Francisco, I'd like to stay at that hotel.
Ondan uzak durmalısın.
- You should stay away from her.
Buradan uzak durmalıyım.
- I should stay away from here.
Tom beni desteklemek için kaldı.
- Tom stayed to back me up.
Tetikte beklemek zorundayız.
- We have to stay alert.
Tom ve ben hemen çıktık, ancak Mary John'u beklemek için arkada kaldı .
- Tom and I left right away, but Mary stayed behind to wait for John.
Kalmam ya da koşmam gerekip gerekmediğini bilmiyorum.
- I don't know if I should stay or run.
Herkes yatakta kalmamı öneriyor fakat ben dışarı çıkmak ve eğlenmek istiyorum.
- Everyone suggest me to stay in bed, but I want to go out and enjoy.
Tom beni desteklemek için kaldı.
- Tom stayed to back me up.
Bu kulübün bir üyesi kalmak istiyorsanız balık tutmak ya da yem kesmek zorundasınız.
- If you want to stay a member of this club, you have to fish or cut bait.
Sen koltuğunda kalmak zorundasın.
- You have to stay in your seat.
Sağlıklı kalmak her zaman kolay değil.
- It's not always easy to stay healthy.
Ondan uzak durmak zorundasın.
- You have to stay away from her.
Uluslararası tartışmalardan uzak durmak istediler.
- They wanted to stay out of international conflicts.
O, üç hafta New York'ta kaldı.
- He stayed in New York for three weeks.
Bir geceliğine Hakone'de kaldık.
- We stayed overnight in Hakone.
Tom Mary'den kalmasını rica etti fakat o işe geri dönmek zorundaydı.
- Tom asked Mary to stay, but she had to get back to work.
Tom Boston'da birkaç gün daha kalmak istedi ama Şikago'ya dönmek zorundaydı.
- Tom wanted to stay in Boston for a few more days, but he had to get back to Chicago.
Tom Bostonda kalışı sırasında öldü.
- Tom died during his stay in Boston.
Kalışını beş gün uzattı.
- She extended her stay by five days.
The governor stayed the execution until the appeal could be heard.
I can only stay for an hour.
The engineer insisted on using stays for the scaffolding.
Where are the stays for my collar?.
Wear gloves so your hands stay warm.
... Thanks for staying up. ...
... Well, staying with that, I mean, obviously, with three ...