There is a little boy walking with his dog.
- Köpeği ile yürüyen küçük bir çocuk var.
He is, so to speak, a walking dictionary.
- Tabiri caizse, o yürüyen bir sözlüktür.
When riding the escalator, please hold the handrail and stand inside the yellow line.
- Yürüyen merdivene binerken lütfen tırabzanı tut ve sarı çizginin içinde dur.
My shoelace got caught in the escalator.
- Benim ayakkabı bağcığım yürüyen merdivene takıldı.
She was so tired that she couldn't walk.
- Ayrıca o çok yoruldu, yürüyemiyor.
We have walked all around the lake.
- Biz gölün etrafında yürüdük.
He is used to walking long distances.
- O uzun mesafe yürümeye alışkın.
She likes walking alone.
- O yalnız yürümeyi sever.
In order to swim, you have to learn to tread water first.
- Yüzme öğrenmek için öncelikle suda yürümeyi öğrenmelisin.
Do not walk outside this area.
- Bu alanın dışında yürümeyin.