Meerkats live in Africa.
- Mirketler Afrika'da yaşar.
Nobody lives in this house.
- Bu evde hiç kimse yaşamıyor.
No living thing could live without air.
- Yaşayan hiçbir şey havasız yaşayamazdı.
I have an uncle who lives in Kyoto.
- Kyoto'da yaşayan bir amcam var.
Tom bought a bunch of inexpensive cameras to give to children who lived in his neighborhood.
- Tom onun mahallesinde yaşayan çocuklara vermek için bir sürü ucuz kameralar aldı.
He despised those who lived on welfare.
- Refah içinde yaşayan insanları küçümsedi.
I like living with you.
- Seninle yaşamaktan hoşlanıyorum.
I think that our living together has influenced your habits.
- Sanırım birlikte yaşamamız senin alışkanlıklarını etkiledi.
Most living creatures in the sea are affected by pollution.
- Denizde yaşayan canlıların çoğu, kirlilikten etkilenir.
Tímea is a Hungarian living in Poland.
- Tímea, Polonya'da yaşayan bir Macardır.
I have a friend living in London.
- Londra'da yaşayan bir arkadaşım var.
People living in this area are dying because of the lack of water.
- Bu alanda yaşayan insanlar su yokluğu nedeniyle ölüyor.
Long live the Tatoeba Project!
- Çok yaşa Tatoeba Projesi!
Long live the brotherhood of all peoples.
- Yaşasın tüm halkların kardeşliği.
Hurray! I have found it!
- Yaşasın! Ben onu buldum!
Tom knows a man who lives in Boston.
- Tom Bostonda yaşayan bir adam tanıyor.
Did you know that some foxes lived on this mountain?
- Bazı tilkilerin bu dağda yaşadığını biliyor muydun?
Indians inhabited this district.
- Yerliler bu bölgede yaşadılar.
What animals inhabit those islands?
- Şu adalarda hangi hayvanlar yaşar?
The German newspaper Die Welt has called Canada's Prime Minister, Justin Trudeau, the sexiest politician alive.
- Alman Die Welt gazetesi, Kanada Başbakanı Justin Trudeau'yu yaşayan en seksi politikacı olarak nitelendirdi.
Carl is the tallest man alive.
- Yaşayan en uzun adam Carl'dır.