It is often necessary to depend upon others.
- Başkalarına bağlı olmak sık sık gereklidir.
My wife and I are preparing to retire.
- Karım ve ben emekli olmak için hazırlanıyoruz.
I'm not ready to retire.
- Emekli olmak için hazır değilim.
It's hard for me to concentrate today.
- Bugün konsantre olmakta zorlanıyorum.
All you have to do is to concentrate.
- Bütün yapman gereken konsantre olmak.
I'd like to graduate next spring.
- Gelecek bahar mezun olmak istiyorum.
He won't go on to graduate school.
- Okuldan mezun olmak için devam etmeyecek.
Tom didn't want to cause us any more trouble.
- Tom bize daha fazla soruna neden olmak istemedi.
I don't want to cause any inconveniences.
- Ben herhangi bir rahatsızlığa neden olmak istemiyorum.
If you are going abroad, it's necessary to have a passport.
- Eğer yurt dışına gidiyorsanız, bir pasaporta sahip olmak gereklidir.
With Windows, you have to have extensions or it won't read your files.
- Windows ile eklentilere sahip olmak zorundasın,yoksa o dosyalarını okumaz.
We want to cause the least possible harm.
- Biz mümkün olan en az zarara sebep olmak istiyoruz.
I didn't want to cause a scene.
- Bir olaya sebep olmak istemedim.
He wanted to succeed.
- O başarılı olmak istedi.
It is everyone's wish to succeed in life.
- Hayatta herkesin isteği başarılı olmaktır.
What do I have to be grateful for?
- Ne için minnettar olmak zorundayım?
What do you have to be grateful for?
- Ne için minnettar olmak zorundasın?
I couldn't help but admire Tom's perseverance.
- Tom'un sabrına hayran olmaktan kendimi alamadım.
He is proud of having graduated from Tokyo University.
- Tokyo Üniversitesi'nden mezun olmaktan gurur duyuyor.
I'd rather die than surrender.
- Teslim olmaktansa ölmeyi tercih ederim.
He would have to surrender.
- O teslim olmak zorunda kalacaktı.
Happiness isn't merely having many possessions.
- Mutluluk sadece birçok mala sahip olmak değildir.
Someday, I would like to possess a sailboat.
- Günün birinde, bir yelkenliye sahip olmak istiyorum.
Most Americans did not have the money to own an automobile.
- Birçok Amerikalının bir otomobile sahip olmak için parası yoktu.
Tom has to have everything his own way.
- Tom her şeye kendi yoluyla sahip olmak zorunda.
I never want to owe money to anyone.
- Kimseye para borçlu olmak istemiyorum.
I have to agree with her.
- Onunla aynı fikirde olmak zorundayım.
I'm forced to agree with Tom.
- Tom'la aynı fikirde olmak zorundayım.
The soldiers fought valiantly, but finally they had to give in.
- Askerler kahramanca savaştılar fakat sonunda teslim olmak zorunda kaldılar.
He won't go on to graduate school.
- Okuldan mezun olmak için devam etmeyecek.
Tom wants to graduate from college before he turns 24 years old.
- Tom, 24 yaşını doldurmadan önce üniversiteden mezun olmak istiyor.
I don't think you're fit to be a teacher here.
- Burada öğretmen olmak için uygun olduğunu sanmıyorum.
He's not fit to be a teacher.
- O bir öğretmen olmak için uygun değil.
I don't want to have to shoot you.
- Sana ateş etmek zorunda olmak istemiyorum.
I don't want to have to listen to Tom sing that song again.
- Tom'un o şarkıyı tekrar söylemesini dinlemek zorunda olmak istemiyorum.
That book costs 3,000 yen.
- O kitap 3.000 yene mal olmaktadır.
My textbooks cost a lot.
- Ders kitaplarım çok paraya mal olmaktadır.
I would like to subscribe to your newsletter.
- Haber bülteninize abone olmak istiyorum.
Tom doesn't want to be included.
- Tom dahil olmak istemiyor.
I just want to support you.
- Size sadece destek olmak istiyorum.
I'm here to support Tom.
- Tom'a destek olmak için buradayım.
I have to make certain Tom knows where he needs to go.
- Tom'un nereye gitmesi gerektiğini bildiğinden emin olmak zorundayım.
I want to be certain that we're doing what's best for Tom.
- Tom için en iyi olanı yaptığımızdan emin olmak istiyorum.
You've got to be certain.
- Emin olmak zorundasın.
I want to be certain you are who you say you are.
- Kim olduğunu söylediğin kişi olduğundan emin olmak istiyorum.
I want to be certain that we're doing what's best for Tom.
- Tom için en iyi olanı yaptığımızdan emin olmak istiyorum.
I want to be certain you are who you say you are.
- Kim olduğunu söylediğin kişi olduğundan emin olmak istiyorum.
Mastering English is difficult.
- İngilizceye hakim olmak zordur.
It is impossible to master English in a year or so.
- Bir yıl ya da benzer sürede İngilizceye hakim olmak imkansızdır.
You don't have to be a victim.
- Bir kurban olmak zorunda değilsiniz.
I know you want to be happy.
- Mutlu olmak istediğini biliyorum.
Everybody wants to be happy.
- Herkes mutlu olmak istiyor.
My goal is to become happy.
- Amacım mutlu olmaktır.
Men do not exist in this world to become rich, but to become happy.
- Bu dünyada erkekler zengin olmak için değil, mutlu olmak için var olurlar.
He won't go on to graduate school.
- Okuldan mezun olmak için devam etmeyecek.
I want to get a haircut before I go on the trip.
- Yolculuğa çıkmadan önce saç tıraşı olmak istiyorum.
Sami has to calm down.
- Sami sakin olmak zorunda.
You have to calm down.
- Sakin olmak zorundasın.
The man dived to the drowning woman's aid.
- Adam boğulan kadına yardımcı olmak için daldı.
He took the trouble to assist the poor man.
- Zavallı adama yardımcı olmak için zahmete girdi.
He went out of his way to assist me.
- Bana yardımcı olmak için yolunu değiştirdi.