The whole thing is contradictory.
- Her şey çelişkilidir.
This seems contradictory.
- Bu çelişkili görünüyor.
Layla's conflicting testimony confused the court.
- Leyla'nın çelişkili ifadesi mahkemeyi şaşırttı.
We have conflicting opinions on the matter.
- Konuyla ilgili çelişkili görüşlerimiz var.
Our diplomacy and our military strategy were clearly in contradiction.
- Diplomatik ve askeri stratejimiz açıkça çelişki içindeydi.
My life's a contradiction.
- Hayatım bir çelişkidir.
We have conflicting opinions on the matter.
- Konuyla ilgili çelişkili görüşlerimiz var.
I have conflicting feelings about my childhood.
- Benim çocukluğum hakkında çelişkili duygularım var.