The whole thing is contradictory.
- Her şey çelişkilidir.
This seems contradictory.
- Bu çelişkili görünüyor.
I have conflicting feelings about my childhood.
- Benim çocukluğum hakkında çelişkili duygularım var.
Tom had conflicting feelings.
- Tom'un çelişkili duyguları vardı.
Is there a contradiction there?
- Orada bir çelişki var mı?
My life's a contradiction.
- Hayatım bir çelişkidir.
Tom is feeling conflicted.
- Tom çelişkiye düşmüş hissediyor.
Tom had conflicting feelings.
- Tom'un çelişkili duyguları vardı.