öder

listen to the pronunciation of öder
التركية - الإنجليزية
pays

Tom always pays for dinner whenever we go out together. - Her ne zaman birlikte akşam yemeğine çıksak Tom her zaman akşam yemeğini öder.

This job pays 10,000 yen a day. - Bu iş, bir günde 10,000 yen öder.

pays for
öde
{f} pay

Can I pay with a credit card? - Kredi kartıyla ödeyebilir miyim?

How much did you pay for him? - Onun için ne kadar ödedin?

öde
defray
öde
repay

I must repay the debt. - Borcumu ödemek zorundayım.

I wish there was some way I could repay Tom. - Keşke Tom'a geri ödeyebilmemin bir yolu olsa.

öde
{f} paid

I paid five dollars for the book. - Kitap için beş dolar ödedim.

I paid him five dollars. - Ona beş dolar ödedim.

öde
shell out
kirleten öder ilkesi
(Hukuk) pay as you pollute principle
kirleten öder ilkesinin uygulanması
(Hukuk) application of the polluter pays principle (EBRD)
ألمانية - التركية

تعريف öder في ألمانية التركية القاموس.

Öde
boş arazi
Öde
[die] ıssız yer; sıkıcılık
öde
{'ö: dı} ıssız, tenha; (can) sıkıcı
öde
ıssız
السويدية - التركية

تعريف öder في السويدية التركية القاموس.

öde
felek
öde
alınyazısı
öde
kader
öde
kadere
öde
kaderi
öde
akıbet