örülmüş

listen to the pronunciation of örülmüş
التركية - الإنجليزية
woven
knitted
el ile örülmüş
hand knitted
ör
{f} knitted

She knitted her father a sweater. - Babasına bir kazak ördü.

She wore a sweater that she'd knitted herself. - Kendi ördüğü kazağı giydi.

ör
{f} plait
ör
{f} braid

Mary learned to braid hair as a girl. - Bir kız olarak Mary saç örmeyi öğrendi.

Would you like me to braid your hair? - Saçını örmemi ister misin?

ör
{f} knitting

She put her knitting aside and stood up. - Örgüsünü bir kenara koydu ve ayağa kalktı.

My sister has been knitting since this morning. - Kız kardeşim bu sabahtan beri örgü örüyor.

ör
{f} tat

I am adding examples to Tatoeba. - Tatoeba'ya örnekler ekliyorum.

Tom put a Band-Aid over his small tattoo of a spider so he would be allowed into a Japanese hot spring. - Tom bir Japon kaplıcasına girebilmek için küçük örümcek dövmesinin üzerine bir yara bandı yapıştırdı.

ör
{f} braiding
ör
darn
ör
knit

Have you finished knitting that sweater? - O kazağı örmeyi bitirdin mı?

Tom asked Mary if she knew how to knit. - Tom Mary'ye nasıl örgü öreceğini bilip bilmediğini sordu.

artık iplerle örülmüş
shoddy
at kuyruğu şeklinde örülmüş saç
pigtail
elle örülmüş
handwoven
elle örülmüş
handsewn
sökülerek yeniden örülmüş yün
shoddy
sık örülmüş
well knit
sıkı örülmüş
hard-spun
ter ilmekle örülmüş
seamed
zincirden örülmüş zırh
chain armor
zincirden örülmüş zırh
chain mail
ör
pleach
التركية - التركية
örgülü
ör
Geniş bir görüş sağlamak için yüksek bir yere yapılan küçük kule ya da bahçe köşkü
ör
çit, perde