Tatoeba'ya yüzlerce cümle yazmak isterdim ama yapmam gereken şeyler var.
- I would love to write hundreds of sentences on Tatoeba, but I've got things to do.
Lütfen değerli şeyleri burada bırakmayın.
- Please don't leave valuable things here.
Kimse eşyanın nasıl yapıldığını açıklayamadı.
- Nobody could explain how the thing was made.
Bunlar senin eşyaların mı?
- Are these your things?
Bir kişinin hayatı geçici bir şeydir.
- The life of a person is a transient thing.
Yanlış şey yapan kişi bendim, sen değil.
- I was the one who did the wrong thing, not you.
Olayları gerçekten oldukları gibi görmeye çalış.
- Try to see things as they really are.
Tom olaylar hakkında biraz daha olumlu olmayı öğrense, büyük olasılıkla insanlar ondan biraz daha hoşlanır.
- If Tom would learn to be a little more positive about things, people would probably like him a bit more.
Canlılar hücrelerden oluşur.
- Living things are made from cells.
Tüm canlılar bir gün ölür.
- All living things die some day.
İnsanlar sevilmek, nesneler ise kullanılmak için yaratılmıştı. Dünya kaos içinde, çünkü her şey karşıt.
- People were created to be loved, things were created to be used. The world is in chaos, because everything is opposite.
Aşağıdaki sözcüklere adıl denir ve cümlede özne olarak kullanılırlar. Onlar bir kişi veya nesne sunarlar.
- The following words are called pronouns and are used as the subject of a sentence. They represent a person or a thing.
Çocukların çok şeye ihtiyacı var, ancak her şeyden önce sevgiye ihtiyaçları var.
- Children need many things, but above all they need love.
Tom ihtiyaç duymadığı birkaç şey satın aldı.
- Tom bought a few things he didn't need.
Profesör Brown konuları çok iyi açıklıyor.
- Professor Brown explains things very well.
Çeşitli şeyler hakkında konuştuk.
- We talked about various things.
Tom başka hiç kimsenin yapmak istediği her şeyi yapmak için gönüllüydü.
- Tom volunteered to do all the things no one else wanted to do.
Kimse eşyanın nasıl yapıldığını açıklayamadı.
- Nobody could explain how the thing was made.