Europa and Enceladus are thought to have an ocean of liquid water beneath their surface.
- Europa ve Enceladus'un, yüzeylerinin altında sıvı sudan oluşan bir okyanusa sahip oldukları düşünülmektedir.
An unknown number of victims may be trapped beneath the rubble.
- Kurbanların bilinmeyen sayısı moloz altında kalmış olabilir.
Is the cat on the chair or under the chair?
- Kedi, sandalyenin üstünde mi yoksa altında mı?
These games are listed under the adult category.
- Bu oyunlar yetişkin kategorisi altında listelenmiş.
The man watched the sun set below the horizon.
- Adam ufkun altında güneşin batışını izledi.
We saw the sun sink below the horizon.
- Biz ufkun altında güneşin batışını gördük.
I found the key underneath the mat.
- Anahtarı paspasın altında buldum.
This small car's gearbox is underneath the engine.
- Bu küçük otomobilin şanzımanı motorun altındadır.
I thought we'd try that new restaurant down the street.
- Caddenin altındaki yeni restoranı deneyeceğimizi düşündüm.
He laid down by the wayside and took a nap under a tree.
- O yol kenarına uzandı ve bir ağacın altında biraz kestirdi.
A submarine can travel over and under the water.
- Bir denizaltı, su yüzünde ve su altında yolculuk edebilir.
Hundreds of fields were submerged in the flood.
- Yüzlerce alan sel suları altında kaldı.
The lower lip is bigger than the upper lip.
- Alt dudak, üst dudaktan daha büyüktür.
The calf muscle is located on the back of the lower leg.
- Baldır kası alt bacağın arkasında yer alır.
Alchemists tried to turn base metals such as lead into gold.
- Simyagerler kurşun gibi baz metalleri altına dönüştürmeye çalıştı.
Alchemists tried to transmute base metals into gold and silver.
- Simyagerler adi metalleri altına ve gümüşe dönüştürmeye çalıştılar.
Is the cat on the chair or under the chair?
- Kedi, sandalyenin üstünde mi yoksa altında mı?
He hid his toys under the bed.
- Oyuncaklarını yatağın altına sakladı.
I think Tom did that subconsciously.
- Sanırım Tom bunu bilinç altında yaptı.
I have a bad pain in my lower back.
- Sırtımın alt tarafında berbat bir ağrım var.
My lower left back tooth hurts.
- Benim sol alt arka dişim ağrıyor.
The footnotes are at the bottom of the page.
- Dipnotlar sayfanın alt kısmındadır.
They were playing footsie under the table.
- Onlar masa altından ayakla birbirlerini taciz ediyorlardı.
For that reason, temporary workers are working under inferior conditions.
- Bu yüzden, geçici işçiler kötü şartlar altında çalışıyorlar.
Tom likes to read English subtitles while watching movies in English.
- Tom İngilizce filmler izlerken İngilizce altyazıları okumayı sever.
It is important that a lawyer should leave no stone unturned even on minor points and harp on the same subject to achieve a break through in an impasse.
- Bir avukatın zor bir durumda küçük konularda bile her taşın altına bakması ve aynı konuda sonuca ulaşmak için ısrarla belirtmesi önemlidir.
Maglev trains require expensive infrastructure.
- Maglev trenleri pahalı bir altyapı gerektirir.
Climate change, civil war, financial hardship, and infrastructural chaos have all caused turmoil in this country.
- İklim değişimi, iç savaş,finansal zorluk ve altyapısal kaosun hepsi bu ülkede karışıklığa neden olmuştu.
Tom sat at the bottom of the stairs wondering what he should do next.
- Tom daha sonra ne yapması gerektiğini merak ederek merdivenlerin alt kısmında oturdu.
Tom got some chewing gum stuck on the bottom of his shoe.
- Tom'un ayakkabısının altında sıkışmış biraz sakız var.
Tom's cool, calm, and collected, even under pressure.
- Tom, baskı altındayken bile soğukkanlı, sakin ve aklı başında.
I work better under pressure.
- Baskı altında daha iyi çalışırım.
Do not search for a calf under an ox.
The small house had come to look shabby, though it was just as good as ever underneath.
- Küçük ev, şimdiye kadar tıpkı altındaki kadar iyi olmasına rağmen,eski püskü görünmeye başladı.
I found the key underneath the mat.
- Anahtarı paspasın altında buldum.
Tom is going to be upset if Mary doesn't do that.
- Mary onu yapmazsa Tom altüst olacak.
That upset all our plans.
- O, bütün planlarımızı alt üst etti.
Always have your dictionary close at hand.
- Daima sözlüğünü el altında bulundur.
Please keep this book at hand.
- Lütfen bu kitabı el altında tutun.