Onların hepsi lezzetliydi!
- All of it was delicious!
Onların hepsi sadece kızları götürmek için buradalar.
- All of them are just here to pick up girls.
Yapmanız gereken her şey bu evrakı imzalamaktır.
- All you have to do is sign this paper.
Aşkta ve savaşta her şey adildir.
- All's fair in love and war.
Ana ve çocuk özel ihtimam ve yardım görmek hakkını haizdir. Bütün çocuklar, evlilik içinde veya dışında doğsunlar, aynı sosyal korunmadan faydalanırlar.
- Motherhood and childhood are entitled to special care and assistance. All children, whether born in or out of wedlock, shall enjoy the same social protection.
Eğer yarın yağmur yağarsa, bütün gün evde kalacağım.
- If it rains tomorrow, I will stay at home all day.
Haber tamamen Rusya'nın çöküşü hakkında idi.
- The news was all about the collapse of the Soviet Union.
Tepe tamamen karla kaplıydı.
- The hill was all covered with snow.
Her biri için bir dizüstü bilgisayar yerine bütün konularım için üç halkalı klasör kullanırım.
- I use a three-ring binder for all my subjects instead of a notebook for each one.
Ben dünyadaki tüm kuşların efendisiyim ve sadece düdüğüme üflemek zorundayım ve her biri bana gelecektir.
- I am master of all the birds in the world, and have only to blow my whistle and every one will come to me.
O özbeöz Amerikalı bir adamla evlenmek istedi.
- She wanted to marry an all-American man.
Bill her zaman dürüsttür.
- Bill is honest all the time.
Parlayan her şey altın değildir.
- All that glitters is not gold.
Ben uyandığımda, diğer tüm yolcular inmişti.
- When I woke up, all other passengers had gotten off.
Bebek tüm gece ağladı.
- The baby cried all night.
Futbol takımımız kasabadaki diğer takımların tümünü yendi.
- Our soccer team beat all the other teams in the town.
O, tümüyle cümlelerle ilgilidir. Sözcüklerle değil.
- It's all about sentences. Not words.
Tom büsbütün o kadar kötü olamaz.
- Tom can't be all that bad.
Ben senin yaşındayken, Virgil ve diğerlerinin hepsini ezbere bilirdim.
- When I was your age, I knew Virgil and all the others by heart.
Futbol takımımız kasabadaki diğer takımların tümünü yendi.
- Our soccer team beat all the other teams in the town.