Küçük erkek kardeşim televizyon izliyor.
- My little brother is watching TV.
Erkek kardeşim, ben kadar büyük.
- My brother is as large as I.
Tom biraz yaşlanmadı.
- Tom hasn't aged one bit.
Sen bir günde yaşlanmadın.
- You haven't aged a day.
O benim kız kardeşimin kocası. O benim kayınbiraderim.
- He's my sister's husband. He's my brother-in-law.
Matt Rita'nın kayınbiraderi.
- Matt is Rita's brother-in-law.
Fadıl, 76 yaşında doğal nedenlerden dolayı hapishanede öldü.
- Fadil died in prison, aged 76, of natural causes.
O, on yedi yaşındadır.
- She is aged seventeen.
Erkek kardeşinle birlikte okula gittim.
- I went to school with your brother.
Erkek kardeşler gibi birlikte yaşamayı öğrenmeliyiz, ya da aptallar gibi birlikte öleceğiz.
- We must learn to live together as brothers, or we will perish together as fools.