Kapının tam iç tarafında bir köpek buldum.
- I found a dog just inside the gate.
Yuriko deniz biyolojisinden mezun bir öğrenci, bir balık tankının içinde uykuya daldı ve ahtapotlar ve deniz yıldızları ile kaplı olarak uyandı.
- Yuriko, a marine biology grad student, fell asleep inside a fish tank and awoke covered in octopuses and starfish.
Biri beni içeri itti.
- Someone pushed me inside.
Tom evinin içerisinde kim olduğunu biliyordu.
- Tom knew who was inside his house.
Mağaranın içerisindeki bütün bu insanları alın.
- Get all these people inside the cave.
Kutunun içindeki neydi?
- What was inside the box?
Evin içindeki herkesi almaya çalışman gerekiyor.
- We need to try to get everybody inside the house.
Özünde, hepimiz birbirimize benzeriz.
- We are all alike, on the inside.
Mektup zarfın içinde.
- The letter is inside the envelope.
Yuriko deniz biyolojisinden mezun bir öğrenci, bir balık tankının içinde uykuya daldı ve ahtapotlar ve deniz yıldızları ile kaplı olarak uyandı.
- Yuriko, a marine biology grad student, fell asleep inside a fish tank and awoke covered in octopuses and starfish.
Tom karın kar küresi içine düşüşüne baktı.
- Tom looked at the snow falling inside the snow globe.
Böceklerin organlarının çoğu karınlarındadır.
- Most of a insect's organs are inside its abdomen.
İçeriden birinin yardımıyla işlenmiş bir suçtu.
- It was an inside job.
Dışarıda daha fazla zaman ve içeride daha az zaman harcamalısın.
- You should spend more time outside and less time inside.
Tom'a nasıl yardım edeceğimi bilmiyorum ve bu benim içimi mahvediyor.
- I don't know how to help Tom and it's tearing me up inside!
Benim içimi dışımı biliyorsun.
- You know me inside and out.
Mary bir pasta içinde ceza evine bir demir testeresi bıçağını gizlice sokmaya çalıştı.
- Mary tried to smuggle a hacksaw blade into the prison inside a cake.
Belki içerde kalsam daha iyi olur. Hava böyleyken kim dışarı çıkmak ister?
- Maybe it would be better if I were to just stay inside. Who wants to go out when the weather's like this?
Tom içerde sizi bekliyor.
- Tom is waiting for you inside.
Tom fırtına geçinceye kadar kanoyu evin içine koymamız gerektiğine karar verdi.
- Tom decided that we should put the canoe inside the house until the storm passed.
Kutuyu açtım ve içine baktım.
- I opened the box and looked inside.
Tekrar içeriye giriyorum.
- I'm going back inside.
Tom içeriye geri döndü.
- Tom went back inside.
Ev dahili ve harici temizlendi.
- The house was cleaned inside and out.
Eating that stuff will damage your insides.
The car in front drifted wide on the bend, so I darted up the inside to take the lead.
The first pitch is ... just a bit inside.
He's inside, doing a stretch for burglary.
... that's inside that wall. ...
... thumbdrive. Now the cafe owner's operating system gets parked. I can't see inside it. ...