Kim çok çekici bir biçimde giyinmiş.
- Kim is dressed in a very attractive manner.
Telefon soygunu olağanüstü bir biçimde engellendi.
- Phone robbery thwarted in unusual manner.
Tom Mary'nin kötü davranışlarına daha fazla katlanamaz.
- Tom can't put up with Mary's bad manners any longer.
Memur kaba davranışları gerekçesiyle görevden alındı .
- The clerk was dismissed on the grounds of her rude manners.
Senin konuşma tarzını kullanmak için, onun seni sevip sevmediğini bilmiyorum; ama onun döneceğini biliyorum.
- I do not know if, to use your manner of speech, he loves you; but I know that he will return.
Çocuklarını yetiştirme tarzları oldukça farklı.
- Their manner of bringing up their children is extremely unusual.
Senin tavırların çok iyi değil.
- Your manners aren't very good.
Onun tavırları bir beyefendinin tavırları değil.
- His manners aren't those of a gentleman.
Dolu ağzınla konuşmak terbiyesizlik olması gerekiyor.
- It's supposed to be bad manners to talk with your mouth full.
O, çocuklarını nasıl terbiye ediyor?
- How does he teach his kids manners?
Onun hareket tarzını sevmiyorum.
- I don't like her manner.
Masa görgüsünü onlara kim öğretti?
- Who taught them table manners?
Sana bazı görgü kurallarını öğretmek zorunda kalacağım!
- I'm going to have to teach you all some manners!
These people have strange manners.