What do you think would happen if the earth stopped spinning?
- Sence dünyanın dönmesi durursa ne olur?
What would happen if the earth stopped spinning?
- Dünya dönmeyi durdursaydı ne olurdu?
Conversion to the metric system was opposed by tool manufacturers.
- Metrik sisteme dönmeye üreticileri tarafından karşı çıkıldı.
I order you to turn right.
- Sana sağa dönmeni emrediyorum
He promised to come, but hasn't turned up yet.
- O gelmek için söz verdi, ama henüz dönmedi.
Sami's world stopped turning.
- Sami'nin dünyası dönmeyi durdurdu.
Before turning, put on your blinkers to warn other drivers.
- Dönmeden önce diğer sürücüleri uyarmak için sinyal lambalarını yak.
What I like best is going on Ferris wheels.
- Dönme dolaba binmek benim en sevdiğim şeydir.
Do you know who invented the Ferris wheel?
- Dönme dolabı kimin icat ettiğini biliyor musun?
She loved fat men, so she decided to convert to Buddhism.
- O şişman erkekleri seviyordu, bu yüzden Budizm'e dönmeye karar verdi.
We're going to have to turn back.
- Geri dönmek zorunda kalacağız.
It's too late to turn back.
- Geri dönmek için çok geç.
He left the Mexican capital to return to Texas.
- O Texas'a dönmek için Meksika başkentinden ayrıldı.
The president was forced to return to Washington.
- Başkan Washington'a dönmek zorunda kaldı.
It's too late to turn back now.
- Şimdi geri dönmek için çok geç.
We're going to have to turn back.
- Geri dönmek zorunda kalacağız.
You may go out only if you come back soon.
- Kısa sürede geri dönmek şartıyla dışarı çıkabilirsin.
If you don't want to come back, I'll understand.
- Geri dönmek istemiyorsan, anlarım.
Who were you with on the Ferris wheel?
- Dönme dolapta kimle birlikteydin?
The Ferris wheel is my favorite.
- Dönme dolap benim favorimdir.
Instead, I will turn to a discussion of the two economic variables I defined a moment ago.
- Onun yerine az önce tanımladığım iki ekonomik değişkenin tartışmasına döneceğim.
I order you to turn right.
- Sana sağa dönmeni emrediyorum
Tom had to go back the way he'd come.
- Tom geldiği yoldan geri dönmek zorunda kaldı.
Tom didn't want to go back to where he was born.
- Tom doğduğu yere geri dönmek istemiyordu.
The last time I called her she told me that she wants to get back to Italy.
- Onu son kez aradığımda, bana İtalya'ya geri dönmek istediğini söyledi.
Tom has to get back to work.
- Tom işe geri dönmek zorunda.
In 1900 he left England, never to return.
- 1900 yılında İngiltere'den ayrıldı, asla geri dönmedi.
It's unlikely that Tom will ever return home.
- Tom'un eve geri dönmesi olası değil.
The caterpillar transformed into a beautiful butterfly.
- Tırtıl güzel bir kelebeğe dönüştü.
Caterpillars transform into butterflies while they're in a cocoon.
- Tırtıllar koza içerisindeyken kelebeğe dönüşür.
Do you know who invented the Ferris wheel?
- Dönme dolabı kimin icat ettiğini biliyor musun?
What I like best is going on Ferris wheels.
- Dönme dolaba binmek benim en sevdiğim şeydir.
I saw his car veering to the right.
- Onun arabasının sağa doğru döndüğünü gördüm.
Tom can't back down now.
- Tom şimdi sözünden dönemez.
Tom isn't going to back down.
- Tom sözünden dönmeyecek.
I saw his car veering to the right.
- Onun arabasının sağa doğru döndüğünü gördüm.
The Earth is rotating from West to East.
- Dünya batı'dan doğuya doğru dönüyor.
There is a rotating restaurant at the top of this tower.
- Bu kulenin tepesinde döner restoran var.
He left the Mexican capital to return to Texas.
- O Texas'a dönmek için Meksika başkentinden ayrıldı.
The boy's plan was to study medicine and return to Saint Croix as a doctor.
- Çocuğun planı, tıp öğrenimi yapmak ve bir doktor olarak Saint Croix'a dönmekti.
After a long absence, she returned home.
- Uzun bir yokluktan sonra eve geri döndü.
When will you return?
- Ne zaman geri döneceksin?
The boy's plan was to study medicine and return to Saint Croix as a doctor.
- Çocuğun planı, tıp öğrenimi yapmak ve bir doktor olarak Saint Croix'a dönmekti.
He left the Mexican capital to return to Texas.
- O Texas'a dönmek için Meksika başkentinden ayrıldı.
I think I have to go back on a diet after Christmas.
- Sanırım ben Noel'den sonra diyete geri dönmek zorundayım.
If you don't want to come back, I'll understand.
- Geri dönmek istemiyorsan, anlarım.
Tom had to go back the way he'd come.
- Tom geldiği yoldan geri dönmek zorunda kaldı.
Tom wanted to stay in Boston for a few more days, but he had to get back to Chicago.
- Tom Boston'da birkaç gün daha kalmak istedi ama Şikago'ya dönmek zorundaydı.
Tom asked Mary to stay, but she had to get back to work.
- Tom Mary'den kalmasını rica etti fakat o işe geri dönmek zorundaydı.
Snow began whirling through the street.
- Kar sokaklarda fırıl fırıl dönmeye başladı.
There was a storm, and snow began whirling through the street.
- Bir fırtına vardı ve kar sokaklarda fırıl fırıl dönmeye başladı.