In the sunlight my head started to spin, and I lay down to have a rest on the grass.
- Güneş ışığında kafam dönmeye başladı ve dinlenmek için çim üzerinde uzandım.
What do you think would happen if the earth stopped spinning?
- Sence dünyanın dönmesi durursa ne olur?
Conversion to the metric system was opposed by tool manufacturers.
- Metrik sisteme dönmeye üreticileri tarafından karşı çıkıldı.
He never turns his back on a friend in need.
- Muhtaç arkadaşlarına asla sırtını dönmez.
Mr Smith has not turned up yet though he promised to come.
- Gelmek için söz verdiği halde Bay Smith henüz dönmedi.
Sami's world stopped turning.
- Sami'nin dünyası dönmeyi durdurdu.
Before turning, put on your blinkers to warn other drivers.
- Dönmeden önce diğer sürücüleri uyarmak için sinyal lambalarını yak.
The world's first Ferris wheel was built in Chicago. It was named after its contructor, George Washington Gale Ferris, Jr.
- Dünyanın ilk dönme dolabı Şikago'da yapıldı. Ona yapımcısının adı verildi, George Washington Gale Ferris, Jr.
Who were you with on the Ferris wheel?
- Dönme dolapta kimle birlikteydin?
She loved fat men, so she decided to convert to Buddhism.
- O şişman erkekleri seviyordu, bu yüzden Budizm'e dönmeye karar verdi.
We're going to have to turn back.
- Geri dönmek zorunda kalacağız.
It's too late to turn back.
- Geri dönmek için çok geç.
I must return home within a week.
- Bir hafta içinde eve dönmek zorundayım.
He left the Mexican capital to return to Texas.
- O Texas'a dönmek için Meksika başkentinden ayrıldı.
We have to turn back.
- Geri dönmek zorundayız.
It's too late to turn back.
- Geri dönmek için çok geç.
We'll have to come back.
- Geri dönmek zorunda kalacağız.
You may go out only if you come back soon.
- Kısa sürede geri dönmek şartıyla dışarı çıkabilirsin.
The Ferris wheel is my favorite.
- Dönme dolap benim favorimdir.
The first Ferris wheel was built in 1893 in Chicago.
- İlk dönme dolap 1893 yılında Chicago'da inşa edildi.
Mr Smith has not turned up yet though he promised to come.
- Gelmek için söz verdiği halde Bay Smith henüz dönmedi.
The leaves of the trees turn yellow in fall.
- Ağaçların yaprakları sonbaharda sarıya döner.
Tom had to go back to Boston.
- Tom Boston'a geri dönmek zorunda kaldı.
Tom had to go back the way he'd come.
- Tom geldiği yoldan geri dönmek zorunda kaldı.
Tom has to get back to work.
- Tom işe geri dönmek zorunda.
The last time I called her she told me that she wants to get back to Italy.
- Onu son aradığımda, bana İtalya'ya dönmek istediğini söyledi.
In 1900 he left England, never to return.
- 1900 yılında İngiltere'den ayrıldı, asla geri dönmedi.
I'll bet Madonna doesn't return to her career for awhile.
- Madonna'nın kariyerine bir süre için geri dönmeyeceğine bahse girerim.
This differential equation can be easily solved by Laplace transform.
- Bu diferansiyel denklemler Laplace dönüşümüyle kolayca çözülebilir.
A steam engine is a machine by means of which heat is transformed into work.
- Bir buhar makinesi onun vasıtasıyla ısının işe dönüştürüldüğü bir makinedir.
The first Ferris wheel was built in 1893 in Chicago.
- İlk dönme dolap 1893 yılında Chicago'da inşa edildi.
What I like best is going on Ferris wheels.
- Dönme dolaba binmek benim en sevdiğim şeydir.
I saw his car veering to the right.
- Onun arabasının sağa doğru döndüğünü gördüm.
Tom refused to back down.
- Tom sözünden dönmeyi reddetti.
Tom isn't going to back down.
- Tom sözünden dönmeyecek.
I saw his car veering to the right.
- Onun arabasının sağa doğru döndüğünü gördüm.
There is a rotating restaurant at the top of this tower.
- Bu kulenin tepesinde döner restoran var.
The black hole is surrounded by a rotating disk of ionized gas.
- Kara delik, iyonize gazdan oluşan dönen bir diskle çevrilidir.
He left the Mexican capital to return to Texas.
- O Texas'a dönmek için Meksika başkentinden ayrıldı.
I'll return to get my handbag.
- Ben el çantamı almak için geri döneceğim.
After a long absence, she returned home.
- Uzun bir yokluktan sonra eve geri döndü.
When will you return?
- Ne zaman geri döneceksin?
In order to return to our era, what should we do?
- Çağımıza geri dönmek için ne yapmalıyız?
The president was forced to return to Washington.
- Başkan Washington'a dönmek zorunda kaldı.
I think I have to go back on a diet after Christmas.
- Sanırım ben Noel'den sonra diyete geri dönmek zorundayım.
Tom had to go back the way he'd come.
- Tom geldiği yoldan geri dönmek zorunda kaldı.
We'll have to come back.
- Geri dönmek zorunda kalacağız.
Tom would've liked to stay longer, but he had to get back to the office.
- Tom daha uzun kalmak isterdi ama ofise geri dönmek zorundaydı.
Tom asked Mary to stay, but she had to get back to work.
- Tom Mary'den kalmasını rica etti fakat o işe geri dönmek zorundaydı.
Snow began whirling through the street.
- Kar sokaklarda fırıl fırıl dönmeye başladı.
There was a storm, and snow began whirling through the street.
- Bir fırtına vardı ve kar sokaklarda fırıl fırıl dönmeye başladı.