O, kendisinin hasta olduğuna inandırdı.
- She made believe that she was sick.
Tom hastaneye büyük bir bağış yaptı.
- Tom made a big donation to the hospital.
Kırık kapıya geçici bir onarım yaptım.
- I made a temporary repair to the broken door.
Onun kalesi kırık camdan yapılmıştı.
- His castle was made of broken glass.
Ultraviyole ışınlarının ani artışı araştırmacıları ozon deliklerinin varlığına inandırdı.
- The sudden increase of ultraviolet rays made the researchers believe in the existence of ozone holes.
Tom bir deli gibi çalıştı.
- Tom worked like a madman.
Tom'un bana çok kızgın olmadığını umuyorum.
- I hope Tom's not too mad at me.
Eşiniz size çok kızgın.
- Your wife is mad at you.
Tom bana sinirli ama onu suçladığımı söyleyemem.
- Tom is mad at me and I can't say I blame him.
Çok sinirliyken iyiyle kötüyü ayırmaya çalışmanın bir faydası yoktur.
- It is no use trying to separate the sheep from the goats while in a state of madness.
Bir çılgınla benim aramdaki tek fark benim bir çılgın olmamamdır.
- The only difference between me and a madman is that I'm not mad.
Tom Mary'ye çılgıncasına âşıktı.
- Tom was madly in love with Mary.
O kadar üzgündü ki neredeyse çıldırmıştı.
- He was so sad that he almost went mad.