In our society, there are both honorable people and swindlers.
- Bizim toplumumuzda, hem onurlu insanlar hem de dolandırıcılar vardır.
She must be a swindler.
- O bir dolandırıcı olmalı.
You had dealings with a crook.
- Bir dolandırıcı ile ilişkin vardı.
His father is an impostor.
- Onun babası bir dolandırıcı.
The impostor has been caught.
- Dolandırıcı yakalandı.
Academic fraud is probably more common than most people think.
- Akademik dolandırıcılık, çoğu insanın düşündüğünden muhtemelen daha yaygındır.
She is guilty of fraud.
- O dolandırıcılıktan suçludur.
He's a cheat and a liar.
- O bir dolandırıcı ve bir yalancı.
Dan is the only rogue around here.
- Dan bu çevredeki tek dolandırıcıdır.
Honesty is a beggar on crutches; roguery is a princess with a crown.
- Dürüstlük koltuk değneği üzerinde bir dilenci; dolandırıcılık taçlı bir prensestir.