I want to marry Martyna.
- Martyna ile evlenmek istiyorum.
He intended to marry her.
- Onunla evlenmek niyetindeydi.
Be born, get married, and die; always bring money.
- Doğmak, evlenmek ve ölmek, her zaman para getirir.
For him, divorce is a good invention, with one sole disadvantage: you have to get married first.
- Onun için boşanma tek dezavantajla iyi bir buluş: ilk önce evlenmek zorundasın.
Tom and Mary decided to get married.
- Tom ve Mary evlenmek için karar verdi.
For him, divorce is a good invention, with one sole disadvantage: you have to get married first.
- Onun için boşanma tek dezavantajla iyi bir buluş: ilk önce evlenmek zorundasın.
Did he propose marriage to you?
- O size evlenme teklif etti mi?
Don't rush into marriage.
- Evlenmek için acele etmeyin.
You don't marry someone you can live with — you marry the person whom you cannot live without.
- Sen yaşayabileceğin herhangi biriyle evlenme - sen onsuz yaşayamayacağın kişiyle evlen.
If only he would marry me.
- Keşke benimle evlense.
How are your wedding plans coming?
- Evlenme planlarınız nasıl geliyor?
Shark fin soup is commonly served at Chinese weddings and banquets.
- Köpek balığı çorbası genellikle Çin'de evlenme törenlerinde ve ziyafetlerde servis edilir.
One hundred and fifty thousand couples are expected to get married in Shanghai in 2006.
- Yüz elli bin çiftin, 2006 yılında Shanghai'da evlenmesi bekleniyor.
For him, divorce is a good invention, with one sole disadvantage: you have to get married first.
- Onun için boşanma tek dezavantajla iyi bir buluş: ilk önce evlenmek zorundasın.
Shark fin soup is commonly served at Chinese weddings and banquets.
- Köpek balığı çorbası genellikle Çin'de evlenme törenlerinde ve ziyafetlerde servis edilir.
How are your wedding plans coming?
- Evlenme planlarınız nasıl geliyor?
He married a Canadian girl.
- O, Kanadalı bir kızla evlendi.
I'm getting married to her in June.
- Onunla Haziran'da evleneceğim.
She looks a little young to get married.
- O evlenmek için biraz genç görünüyor.
I was thinking about getting married.
- Ben evlenme hakkında düşünüyordum.
Tom believes that getting married to Mary was the best thing he's ever done.
- Tom, Mary ile evlenmenin o güne kadar yaptığı en iyi şey olduğuna inanıyor.