Sık sık Londra'ya giderim.
- I often go to London.
O, kahvaltısını sık sık orada yer.
- She often eats breakfast there.
Her ne kadar sıkça eş anlamlı olarak kullanılsalar da; kibir ve gurur farklı şeylerdir.
- Vanity and pride are different things, though the words are often used synonymously.
Yaşım hakkında sıkça yalan söylerim.
- I often lie about my age.
Bütünüyle sipariş edilmiş bir takıma çoğunlukla bir zincir denilir.
- A totally ordered set is often called a chain.
Pazartesi günleri çoğunlukla okula geç kalır.
- She is often late for school on Mondays.
Alçak gönüllülük çoğunlukla kibirden daha çok yükseltir.
- Humility often gains more than pride.
Ben bir çocukken çoğu zaman denizde yüzmeye gittim.
- When I was a child, I often went swimming in the sea.
Tom ve arkadaşları, çoğu kez gece yarısına kadar kart oyunu oynar.
- Tom and his friends often play cards until after midnight.
Zenginler çoğu kez pintidirler.
- The rich are often misers.
Birçok durumda, onu yapmak imkansız.
- In many cases, doing that is impossible.