You should see the sight.
- Manzarayı görmelisin.
The accident deprived him of his sight.
- Kaza onu görme yeteneğinden mahrum bıraktı.
Birds have sharp vision.
- Kuşların keskin bir görme gücü vardır.
Possible side effects include blurred vision and shortness of breath.
- Olası yan etkiler arasında bulanık görme ve nefes darlığı bulunmaktadır.
I'm looking forward to seeing you this April.
- Bu nisanda seni görmeye can atıyorum.
I am looking forward to seeing you.
- Seni görmek için can atıyorum.
My sister works at a school for visually impaired children.
- Kız kardeşim görme engelli çocuklar için bir okulda çalışıyor.
The traffic accident deprived the young man of his sight.
- Trafik kazası, genç adamı görme yeteneğinden mahrum etti.
Tom lost the sight in one of his eyes in a traffic accident.
- Tom bir trafik kazasında gözlerinden birinde görme yeteneğini kaybetti.
She came to see us yesterday.
- O dün bizi görmek için geldi.
Love is seeing her in your dreams.
- Aşk onu rüyalarında görmektir.
My sister works at a school for visually impaired children.
- Kız kardeşim görme engelli çocuklar için bir okulda çalışıyor.
He has good eyesight.
- O iyi görme duyusuna sahip.
He lost his eyesight in an accident.
- O, görme duyusunu bir kazada kaybetti.
Birds have sharp vision.
- Kuşların keskin bir görme gücü vardır.
Tom lost his eyesight.
- Tom görme yeteneğini kaybetti.
Tom has good eyesight.
- Tom'un iyi görme yeteneği var.
I didn't dream last night.
- Dün gece rüya görmedim.
Tom says that he never dreams.
- Tom asla rüya görmediğini söylüyor.
I saw John at the library.
- Kütüphanede John'u gördüm.
They saw a strange animal there.
- Onlar orada garip bir hayvan gördü.
I noticed something on the floor and bent down to see what it was.
- Zeminde bir şey fark ettim ve ne olduğunu görmek için eğildim.
Tom noticed something on the floor and bent down to see what it was.
- Tom yerde bir şey fark etti ve ne olduğunu görmek için eğildi.
Everybody regards him as honest.
- Herkes onu dürüst olarak görmektedir.
I want to visit the Amazon forest just to see Native Americans.
- Sadece yerli Amerikalıları görmek için Amazon ormanını ziyaret etmek istiyorum.
If Kyosuke comes to visit, tell him I'm not in. I don't want to see him anymore.
- Eğer Kyosuke ziyaret etmeye gelirse, ona içeride olmadığımı söyle. Artık onu görmek istemiyorum.
I don't like to see animals cruelly treated.
- Zalimce davranılan hayvanları görmek istemiyorum.
I have to receive treatment.
- Tedavi görmek zorundayım.
I never want to see your face again.
- Asla yüzünü tekrar görmek istemiyorum.
Tom doesn't want to see Mary's face ever again.
- Tom Mary'nin yüzünü asla görmek istemiyor.
Even now, I occasionally think I'd like to see you. Not the you that you are today, but the you I remember from the past.
- Şimdi bile, ara sıra seni görmek istediğimi düşünüyorum. Fakat bugünkü seni değil geçmişten hatırladığım seni.
Would you like to see a live performance of a play with me Saturday?
- Cumartesi günü benimle bir oyunun canlı performansını görmek ister misin?
Tom travels abroad to see the world.
- Tom dünyayı görmek için yurtdışına seyahat ediyor.
Dan traveled to London to see Linda.
- Dan Linda'yı görmek için Londra'ya seyahat etti.
Tom considers Mary to be a heroine.
- Tom Mary'yi bir kahraman olarak görmektedir.
I remember seeing you all somewhere.
- Hepinizi bir yerde gördüğümü hatırlıyorum.
Love is seeing her in your dreams.
- Aşk onu rüyalarında görmektir.
Mary decided never to see him any more.
- Mary artık onu asla görmemeye karar verdi.
I want to see you before you go.
- Sen gitmeden önce seni görmek istiyorum.
I have not seen him lately.
- Son zamanlarda onu görmedim
I turned off the TV because I had seen the movie before.
- Filmi daha önce gördüğüm için televizyonu kapattım.
Image Viewer is an image viewing software. This software is a very small program. This software has basic functions only. This is translatable by Tatoeba Project users.
- Image Viewer bir resim görüntüleme yazılımıdır. Bu yazılım çok küçük bir programdır. Bu yazılımda sadece basit fonksiyonlar var. Bu, Tatoeba Project kullanıcıları tarafından çevrilebilir.
The view of the Earth from the Moon is one of the iconic images of the 20th century.
- Dünya'nın Ay'dan görüntüsü, 20. yüzyılın ikonik resimlerinden birisidir.
He happened to catch sight of a rare butterfly.
- Tesadüfen nadir bir kelebeği gördü.
She stood astonished at the sight.
- Görünüşte şaşırmış gibi duruyordu.
He fell in love with her at first sight.
- İlk görüşte ona âşık oldu.
Image Viewer is an image viewing software. This software is a very small program. This software has basic functions only. This is translatable by Tatoeba Project users.
- Image Viewer bir resim görüntüleme yazılımıdır. Bu yazılım çok küçük bir programdır. Bu yazılımda sadece basit fonksiyonlar var. Bu, Tatoeba Project kullanıcıları tarafından çevrilebilir.
He has a good eye sight.
- Onun iyi bir görme gücü vardır.
I don't know who you want to see.
- Kimi görmek istediğini bilmiyorum.
I should've known you wouldn't want to see me.
- Beni görmek istemeyeceğini bilmeliydim.
To hate, to love, to think, to feel, to see; all this is nothing but to perceive.
- Görmek, hissetmek, düşünmek, sevmek, nefret etmek; bütün bunlar algılamaktan başka bir şey değildir.
We have a lot of other places we want to see.
- Görmek istediğimiz bir sürü başka yerlerimiz var.
What kind of places would you like to see?
- Ne tür yerleri görmek istiyorsun?
I've come to see the sights.
- Manzaraları görmek için geldim.
To tell the truth, I hate the very sight of him.
- Gerçeği söylemek gerekirse, onu çok görmekten nefret ediyorum.
I'm looking forward to seeing you in a wedding dress.
- Ben seni bir gelinlik içinde görmek için sabırsızlanıyorum.
I'm looking forward to seeing you again soon.
- Ben kısa sürede sizi tekrar görmek için sabırsızlanıyorum.
He is a seeing impaired person.
He has a good eye sight.
- Onun iyi bir görme gücü vardır.
The purpose of our trip is to visit friends and see some tourist spots.
- Gezimizin amacı arkadaşları ziyaret etmek ve bazı turistik noktaları görmektir.
You must be at least eighteen to view this sentence.
- Bu cümleyi görmek için en az on sekiz yaşında olmalısın.
Taste the soup to see if it needs more garlic.
- Daha fazla sarımsak gerekip gerekmediğini görmek için çorbanın tadına bak.
Taste the sauce to see if it needs more chili.
- Daha fazla kırmızı biber gerekip gerekmediğini görmek için sosun tadına bak.
Don't look down on others.
- Diğerlerini hor görme.
We shouldn't look down on other people.
- Diğer insanları hor görmemeliyiz.
Tom learnt from Mr Ogawa that many people have scorn for the nouveau riche.
- Tom birçok insanın sonradan görme insanları küçümsediğini Bay Ogawa'dan öğrendi.