What time will you be back?
- Ne zaman geri döneceksin?
Ask her when she comes back.
- O geri döndüğünde ona sor.
Tom always looks in the rearview mirror before he backs up.
- Tom her zaman geri gitmeden önce dikiz aynasına bakar.
She is backward in expressing her opinion.
- O, fikrini ifade etmede geri kalmış.
The dog walked backward.
- Köpek geriye doğru yürüdü.
Tom stumbled backwards.
- Tom geriye tökezledi.
Why is it easier to park the car backwards than forwards?
- Arabayı geriye doğru park etmek neden ileriye doğru park etmekten daha kolaydır?
Where are the rest of the files?
- Dosyaların geri kalanı nerede?
My interest is in the future because I'm going to spend the rest of my life there.
- Merakım gelecekte çünkü hayatımın geri kalanını orada geçireceğim.
I tried to stop him, but he left me behind.
- Onu durdurmaya çalıştım, ama beni geride bıraktı.
He's behind the times in his methods.
- O metotlarında zamanın gerisindedir.
In hindsight, this was a mistake.
- Geriye dönüp baktığımda, bu bir hataydı.
Tom started the car and put it in reverse.
- Tom arabayı çalıştırdı ve onu geri vitese aldı.
As my watch was slow, I missed the special express.
- Saatim geri kaldığı için özel ekspresi kaçırdım.
This watch is ten minutes slow.
- Bu saat on dakika geridir.
Tom is back in his office.
- Tom ofisine geri döndü.
I'll be back in a wink.
- Kaşla göz arasında geri döneceğim.
She will be back within a week.
- O bir hafta içinde geri dönecek.
In the end, the Germans were forced to withdraw.
- Sonunda, Almanlar geri çekilmeye zorlandı.
They cut the fins and tossed back the remainder of the living shark in the ocean.
- Onlar okyanusta yaşayan köpek balıklarının yüzgeçlerini kestiler ve geri kalanını geri attılar.
Tom spent the remainder of the night thinking about Mary.
- Tom gecenin geri kalanını Mary'yi düşünerek geçirdi.
It is easier to catch an escaped horse than to take back an escaped word.
- Kaçmış bir atı yakalamak söylenmiş bir sözü geri almaktan daha kolaydır.
I will find a way to repay you.
- Sana geri ödemek için bir yol bulacağım.
In order to return to our era, what should we do?
- Çağımıza geri dönmek için ne yapmalıyız?
I want to return home, as I prefer to study and to succeed in life.
- Okumayı ve hayatta başarılı olmayı tercih ettiğim için eve geri dönmek istiyorum.
It is very impolite of you to decline their invitation.
- Onların davetini geri çevirmek sizin terbiyesizliğiniz.
I had to decline his offer.
- Onun teklifini geri çevirmek zorunda kaldım.
The police had to retrieve the murder weapon to prove Dan's guilt.
- Polis Dan'ın suçunu kanıtlamak için cinayet silahını geri almak zorundaydı.
They had no alternative but to retreat.
- Geri çekilmekten başka seçenekleri yoktu.
The army had to retreat.
- Ordu geri çekilmek zorunda kaldı.
Do you have any feedback for us?
- Bizim için herhangi bir geri bildiriminiz var mı?
I want your feedback.
- Geri bildirimini istiyorum.
Tom started the car and put it in reverse.
- Tom arabayı çalıştırdı ve onu geri vitese aldı.
It took me a whole year to recover my health.
- Sağlığımı geri kazanmak tam bir yılımı aldı.
He gave me a promise to come back soon.
- O,yakında geri gelmek için bana söz verdi.
We had to come back soon because school was about to start.
- Hemen geri gelmek zorundaydık çünkü okul başlamak üzereydi.
I'll bet Madonna doesn't return to her career for awhile.
- Madonna'nın kariyerine bir süre için geri dönmeyeceğine bahse girerim.
Dave never returned to school again.
- Dave asla tekrar okula geri dönmedi.
Do you have a return ticket to Japan?
- Japonya'ya geri dönüş biletin var mı?
We were all anxious for your return.
- Hepimiz senin geri dönüşünden ötürü gergindik.
The symptoms haven't returned.
- Semptomlar geri gelmedi.
The more food you eat, the less we have to bring back. So eat as much as you want!
- Ne kadar çok yemek yersen o kadar az geri getirmek zorunda kalırız. Bu yüzden istediğin kadar çok ye!
Tom really misses America and he wants to go back.
- Tom Amerika'yı gerçekten özlüyor ve geri gitmek istiyor.
Tom didn't want to go back to Boston.
- Tom Boston'a geri gitmek istemiyordu.
You look like an imbecile.
- Bir geri zekalı gibi görünüyorsun.
I never realized that Tom is such a moron.
- Tom'un bu kadar geri zekalı olduğunu hiç anlamadım.
My brother is a moron.
- Erkek kardeşim bir geri zekalı.
You should go back right now.
- Şu an geri dönmelisin.
Tom had to go back to Boston.
- Tom Boston'a geri dönmek zorunda kaldı.
Tom had to go back to Boston.
- Tom Boston'a geri dönmek zorunda kaldı.
Go back to your seat.
- Koltuğunuza geri dönün.
The returning soldiers were commended for their bravery in battle.
- Geri dönen askerler savaştaki cesaretleri nedeniyle övüldüler.
Tom didn't want to go back to where he was born.
- Tom doğduğu yere geri dönmek istemiyordu.
Tom had to go back to Boston.
- Tom Boston'a geri dönmek zorunda kaldı.
I don't want to come back here ever again.
- Bir daha asla buraya geri dönmek istemiyorum.
Do you want to come back to my office?
- Ofisime geri dönmek istiyor musun?
The last time I called her she told me that she wants to get back to Italy.
- Onu son kez aradığımda, bana İtalya'ya geri dönmek istediğini söyledi.
I have to get back to Boston.
- Boston'a geri dönmek zorundayım.
He has made a turnaround of a hundred and eighty degrees.
- O, yüz seksen derecelik bir geri dönüş yaptı.
I want to come back to Boston.
- Boston'a geri gelmek istiyorum.
I want to come back to Lucca.
- Ben Lucca'ya geri gelmek istiyorum.
I was very glad to get back.
- Geri gelmekten çok memnundum.
Peace-keeping troops moved in to restore calm after the battle.
- Barış birlikleri sakinliği geri getirmek için taşındı.
I won't go back there.
- Oraya geri gitmeyeceğim.
If you'd told me about it earlier, I could've been free. However, tomorrow I have plans to go back home.
- Bana ondan daha önce bahsetseydin, boş olabilirdim. Fakat yarın eve geri gitme planlarım var.
Do you want the rest of my sandwich?
- Benim sandviçin geri kalanını istiyor musunuz?
Where are the rest of the files?
- Dosyaların geri kalanı nerede?
I can't keep this watch. I have to give it back to Tom.
- Ben bu saati saklayamam. Ben onu Tom'a geri vermek zorundayım.
You had to give it back to Tom, didn't you?
- Onu Tom'a geri vermek zorundaydın, değil mi?
Jackson was not planning to retreat.
- Jackson geri çekilmeyi planlamıyordu.
Tom started retreating.
- Tom geri çekilmeye başladı.