We sincerely apologize for our error.
- Hatamız için içtenlikle özür dileriz.
I sincerely hope that you will soon recover from your illness.
- İçtenlikle umuyorum ki yakında hastalığından iyileşeceksin.
He studied interior decoration.
- O, iç dekorasyon eğitimi aldı.
He made over the interior of his house.
- O, evinin içini yeniletti.
My father is a pilot on the domestic line.
- Babam iç hatlarda çalışan bir pilot.
The Government's domestic policy was announced.
- Hükümetin iç politikası açıklandı.
He looked confident but his inner feelings were quite different.
- Emin görünüyordu fakat onun iç duyguları tamamen farklıydı.
I had my wallet stolen from my inner pocket.
- İç cebimden cüzdanımı çaldırdım.
Tom is bleeding internally.
- Tom'un iç kanaması var.
That politician is well versed in internal and external conditions.
- O politikacı iç ve dış koşullarda deneyimlidir.
Peter sent heartfelt wishes to his parents.
- Peter anne ve babasına içten dileklerini iletti.
Please accept my heartfelt apology.
- Lütfen içten özrümü kabul et.
On behalf of the company, I would like to express our hearty thanks to you all.
- Şirket adına, hepinize içten teşekkürlerimi sunmak isterim.
They gave us a hearty welcome when we arrived.
- Vardığımızda bizi içten karşıladılar.
They greeted each other cordially.
- Birbirlerini içtenlikle selamladılar.
I sincerely, truly believe that.
- İçtenlikle, gerçekten ona inanıyorum.
She bowed deeply to me.
- O beni içten selamladı.
I deeply appreciate your advice and kindness.
- Tavsiyen ve nezaketin için içten minnettarım.
Do you love each other deeply?
- Birbirinizi içten seviyor musunuz?
She bowed deeply to me.
- O beni içten selamladı.
True beauty comes from within.
- Gerçek güzellik içten gelir.
I sincerely hope that you will soon recover from your illness.
- İçtenlikle umuyorum ki yakında hastalığından iyileşeceksin.
We sincerely apologize for our error.
- Hatamız için içtenlikle özür dileriz.
I honestly think it's better to be a failure at something you love than to be a success at something you hate.
- Nefret ettiğin bir şeyde başarılı olmaktansa sevdiğin bir şeyde başarısız olmanın daha iyi olduğunu içtenlikle düşünüyorum.
On the one hand he is kind to everyone, but on the other hand he never behaves with too much familiarity.
- Bir taraftan o herkese naziktir fakat diğer taraftan çok fazla içtenlikle davranmaz.
There are two zombies inside my house.
- Evimin içinde iki tane zombi var.
I opened the box and looked inside.
- Kutuyu açtım ve içine baktım.
Internal combustion engines burn a mixture of fuel and air.
- İçten yanmalı motorlar, yakıt ve hava karışımını yakarlar.
The doctor used X-rays to examine my stomach.
- Doktor midemi incelemek için X-ışınları kullandı.
The stomach is one of the internal organs.
- Mide iç organlardan birisidir.
Keep the kids indoors.
- Çocukları içeride tutun.
It was raining hard, so we played indoors.
- O kadar çok yağmur yağıyordu ki içerde oynadık.
I deeply appreciate your advice and kindness.
- Tavsiyen ve nezaketin için içten minnettarım.
On the one hand he is kind to everyone, but on the other hand he never behaves with too much familiarity.
- Bir taraftan o herkese naziktir fakat diğer taraftan çok fazla içtenlikle davranmaz.
If I don't drink a swig of water, I can't swallow these tablets.
- Eğer bir yudum su içmezsem bu hapları yutamam.
He drank a great swig from the bottle.
- O, şişeden büyük bir yudum içti.
She will be back within a week.
- O bir hafta içinde geri dönecek.
I will answer within three days.
- Üç gün içinde cevap vereceğim.
We have to measure your intraocular pressure. Please open both eyes wide and look fixedly at this object here.
- Göz merceğiniz içindeki baskıyı ölçmeliyiz. Lütfen iki gözünüzü genişçe açın ve sabit bir şekilde buradaki bu objeye bakın.
I'll buy you a drink.
- Sana bir içecek ısmarlayacağım.
He began his meal by drinking half a glass of ale.
- Yarım bardak bira içerek yemeğine başladı.
We have to stop him from drinking any more.
- Artık onu, içmekten alıkoymalıyız.
Too much drinking will make you sick.
- Çok fazla içmek seni hasta edecek.
To make up for his unpleasant experiences in the hospital, Tom drank a little more than he should have.
- Hastanedeki kötü deneyimlerini telafi etmek için, Tom içmesi gerekenden biraz daha fazla içti.
To compensate for his unpleasant experiences in the hospital, Tom drank a little more than was good for him.
- Hastanedeki hoş olmayan deneyimlerini telafi etmek için Tom içmesi gerekenden biraz daha fazla içti.
Thank you for your warm words.
- İçten sözleriniz için teşekkür ederim.
I think the movie is a very heart warming one.
- Sanırım film içten bir filmdi.
A ghost is an outward and visible sign of an inward fear.
- Bir hayalet içe dönük bir korkunun dışa dönük ve görünür işaretidir.
You need to look inward.
- İçeriye bakman gerek.
Tom doesn't have the guts to do that.
- Tom'un onu yapmak için cesareti yok.
People often spill their guts to bartenders.
- İnsanlar genellikle içlerini barmenlerinine dökerler .
There was a danger of civil war.
- Bir iç savaş tehlikesi vardı.
It prevented a civil war.
- Bu bir iç savaş engelledi.
Tom held out his cup for a refill.
- Tom yeniden doldurulması için fincanını uzattı.
Tom grabbed his mug and walked into the kitchen to get a refill.
- Tom kupasını aldı ve yeniden doldurmak için mutfağa gitti.
Virtual memory is a memory management technique developed for multitasking kernels.
- Sanal bellek çoklu görev çekirdekleri için geliştirilmiş bir bellek yönetim tekniğidir.
She is embarrassed to breastfeed in public.
- O, halk içinde emzirmeye utanıyor.
She doesn't drink enough breast milk.
- O yeterince anne sütü içmiyor.
Helium is the second simplest atom. It consists of a nucleus containing 2 protons and two neutrons. Around the nucleus orbits 2 electrons.
- Helium ikinci en basit atomdur. O, iki proton ve iki nötron içeren bir çekirdekten oluşur. Çekirdek etrafında 2 elektron döner.
Onun sinsi, içinden pazarlıklı, hatta hilekâr bir adam olduğunu daima düşünürdüm.- A. İlhan.
Konuşmasının muhtevası, mevzu ile alakalı değildir.
- Konuşmasının içeriği, konu ile ilgili değildir.
Şayet bir şeyi anlamıyorsanız, onun muhtevasının farkında olmamanızdandır.
- Eğer bir şeyi anlamıyorsanız, onun içeriğinin farkında olmamanızdandır.