Oldu (tamam, anlaştık) hadi hemen işe koyulalım - Deal, let's get down to work.
They said the deal was foolish.
- Onlar anlaşmanın aptalca olduğunu söyledi.
That car dealer gave me a bum steer when he told me this used Toyota was in good condition.
- O araba satıcısı bu kullanılmış Toyota'nın iyi durumda olduğunu söylediğinde bana yanlış bilgi vermiş.
I know very well who you are.
- Kim olduğunu çok iyi biliyorum.
I see you're doing very well in your business.
- İşinizde çok iyi olduğunuzu görüyorum.
The exhibition is well worth a visit.
- Sergi bir ziyarete oldukça değer.
He got well acquainted with the history of Japan.
- O, Japonya tarihine iyice aşina oldu.
Tom was glad that Mary agreed with him.
- Mary kendisiyle aynı görüşte olduğu için Tom memnundu.
Tom agreed that Mary's suggestions were good ones.
- Tom Mary'nin önerilerinin iyi olanlar olduğunu kabul etti.
Any book will be okay as long as it is interesting.
- İlginç olduğu sürece herhangi bir kitap iyi olacaktır.
I'm okay because I'm alive.
- Ben hayatta olduğum için iyiyim.
Get it done as soon as possible.
- Mümkün olduğunca kısa sürede onu yaptır.
I doubt that Tom has the courage to do what really needs to be done.
- Tom'un gerçekten yapılması gerekeni yapma cesareti olduğundan şüpheliyim.