His salary enables him to live in comfort.
- Maaşı onun konfor içinde yaşamasını sağlar.
The property left him by his father enables him to live in comfort.
- Babası tarafından ona bırakılan servet onun rahat bir şekilde yaşamasını sağlar.
The Eurail pass allows for unlimited travel inside Europe.
- Eurail geçişi, Avrupa'da sınırsız seyahat imkanı sağlar.
This programme allows you to stay informed.
- Bu program sizin bilgili kalmanızı sağlar.
Did the error occur right from the start or later on? - When?
- Hata baştan sağda mı yoksa sonradan mı meydana geldi? - Ne zaman?
I order you to turn right.
- Sana sağa dönmeni emrediyorum
The doctors thought he was dead, but today he is still alive and healthy, and has a job and a family.
- Doktorlar onun öldüğünü düşünmüştü ama o bugün hâlâ hayatta ve sağlıklı ve bir işi ve bir ailesi var.
Is the snake alive or dead?
- Yılan sağ mı yoksa ölü mü?
If an Icelandic sentence has a translation in English, and the English sentence has a translation in Swahili, then indirectly, this will provide a Swahili translation for the Icelandic sentence.
- İzlandaca bir cümlenin İngilizce bir çevirisi varsa ve İngilizce cümlenin Svahilice bir çevirisi varsa, daha sonra bu, dolaylı olarak İzlandaca cümle için Svahilice bir çeviri sağlayacaktır.
She provided the traveler with food and clothing.
- O, yolcuya yiyecek ve giyecek sağladı.
In America cars drive on the right side of the road.
- Amerika'da arabalar yolun sağ tarafını kullanırlar.
The rightmost lane is now under construction.
- En sağdaki şerit yapım aşamasındadır.
The air by the sea is pure and healthy.
- Deniz havası saf ve sağlıklıdır.
Tom drives a truck for a living.
- Tom geçimini sağlamak için bir kamyon sürmektedir.
What does Tom do for a living?
- Tom geçimini neyle sağlar?
The Great Lakes supply drinking water.
- The Great Lakes içme suyu sağlar.
Cows supply us with milk.
- İnekler bize süt sağlar.
I have a large family to provide for.
- Geçimini sağlayacak büyük bir ailem var.
Young as he is, he has a large family to provide for.
- O,genç olduğu için,geçimini sağlayacak büyük bir aileye sahip.
She provided for her old age.
- Onun yaşlılığında geçimini sağladı.
He provided them with food.
- O, onlara yiyecek sağladı.
Japanese companies generally provide their employees with uniforms.
- Japon şirketleri genellikle çalışanlarına üniforma sağlar.
The company provides health care and life insurance benefits for all of its employees.
- Şirket tüm çalışanları için sağlık bakımı ve hayat sigortası avantajları sağlar.
They were accused of supplying arms to terrorists.
- Onlar teröristlere silah sağlamakla suçlandılar.
Tom has something in his right hand.
- Tom'un sağ elinde bir şeyi var.
Tom caught the ball with his right hand.
- Tom topu sağ eli ile yakaladı.
I have a right wing neighbor.
- Sağ görüşlü bir komşum var.
If you turn right, City Hall will be right in front of you.
- Belediye binası, sağa dönünce hemen karşınızda.
Tom used to sit on my right in science class.
- Tom fen sınıfımda sağ tarafımda otururdu.
You're young. You have your whole life ahead of you.
- Sen gençsin. Senin önünde sağlıklı bir hayat var.
She prepares wholesome meals for her family.
- Ailesi için sağlıklı yemekler hazırlar.
The Red Cross constantly supplies food to the disaster areas.
- Kızıl Haç afet bölgelerine sürekli olarak gıda sağlar.
This lake supplies our city with water.
- Bu göl kentimize su sağlamaktadır.
The coffee enabled me to stay awake during the dull concert.
- Sıkıcı bir konser sırasında, kahve benim uyanık kalmamı sağladı.
This bird's large wings enable it to fly very fast.
- Bu kuşun büyük kanatları onun çok hızlı uçmasını sağlar.