Dan killed his wife and made it appear as the work of an unknown assailant.
- Dan karısını öldürdü ve bunu bilinmeyen bir saldırganın işi olarak gösterdi.
He shot his assailant but didn't kill him.
- Saldırganını vurdu ama onu öldürmedi.
He has none of his father's aggressiveness.
- Babasının saldırganlıklarından hiçbirine sahip değil.
He assumed an aggressive attitude toward me.
- Bana karşı saldırgan bir tavır takındı.
Your attitude towards women is offensive.
- Kadınlara karşı tavrın saldırgan.
I find that offensive.
- Onu saldırgan buluyorum.
Tom was clearly the aggressor.
- Tom açıkça saldırgandı.
They resisted the invaders.
- Saldırganlara direndiler.
They pushed back the attackers.
- Onlar saldırganları geri püskürttü.
From the position of the wounds on the body, the police could tell that the attacker was left-handed.
- Yaraların vücuttaki konumundan, polis saldırganın solak olduğunu tespit etti.
Watch out! This monkey is vicious.
- Dikkat et! Bu maymun saldırgan.
I don't want to seem pushy.
- Saldırgan görünmek istemiyorum.
You need to stop being so pushy.
- O kadar saldırgan olmaktan vazgeçmelisiniz.
Tom çok agresif, değil mi?
- Tom çok saldırgan, öyle değil mi?