selâmlamak

listen to the pronunciation of selâmlamak
التركية - الإنجليزية
salute
greet

They got up to greet her. - Onlar onu selamlamak için kalktılar.

He rose to his feet to greet me. - O beni selamlamak için ayağa kalktı.

hail
to greet

I want to greet him, too. - Ben de onu selamlamak istiyorum.

When the visitor entered the room, we stood to greet him. - Ziyaretçi sınıfa girdiğinde onu selamlamak için ayağa kalktık.

(Askeriye) to salute
salaam
herald
(başı ile) nod to smb
selamlama
hail
saygı ile selâmlamak
salute
selamlama
greet

Did you forget to greet me? - Beni selamlamayı unuttun mu?

He rose to his feet to greet me. - O beni selamlamak için ayağa kalktı.

selamla
{f} hail

The people hailed the victory. - İnsanlar zaferi selamladılar.

selamla
{f} salute

Tom saluted the flag. - Tom bayrağı selamladı.

I don't salute your flag. - Bayrağınızı selamlamam.

selamla
{f} greeting

Greetings from Cornwall! - Cornwall'dan selamlar!

We exchanged greetings. - Birbirimizi selamladık.

selamla
greet

She greeted him cheerfully. - O, onu neşeyle selamladı.

She greeted me with Good morning. - O, beni Günaydın ile selamladı.

selamlama
salute

I don't salute your flag. - Bayrağınızı selamlamam.

Tom forgot to salute. - Tom selamlamayı unuttu.

baş eğerek selâmlamak
incline
başla selamlamak
bow

In Japan, it is proper to bow when you meet someone. - Japonya'da biriyle karşılaştığında başla selamlamak uygundur.

içtenlikle selâmlamak
glad hand
selamlama
salutation
selamlama
{i} greeting
top atışıyla selamlamak
to fire a salute
التركية - التركية
Bir kimseyle karşılaşıldığında, birinin yanına gidildiğinde veya yanından uzaklaşıldığında selam vermek, esenlemek: "Onu ve onun gibi ateş altında, duman içinde memleketi için ölmeye atılanları birden selamlıyorum."- H. E. Adıvar
Bir kimseyle karşılaşıldığında, birinin yanına gidildiğinde veya yanından uzaklaşıldığında selâm vermek, esenlemek
selam vermek
Selamlama
esenleme
selamlama
Selâmlamak işi, selâm verme