Bu sabahtan beri şiddetle yağmur yağıyor, bu yüzden bir yere gitmek istemiyorum.
- It has been raining severely since this morning. That's why I don't want to go anywhere.
İnsanlar, inşaatı sırasında Eyfel Kulesi'ni şiddetle eleştirdiler.
- People severely criticized the Eiffel Tower during its construction.
Belediye başkanını sert bir biçimde eleştirdi.
- He severely criticized the mayor.
Rakibini sert bir biçimde eleştirdi.
- He criticized his rival severely.
Öğretmen öğrencileri ciddi olarak azarladı.
- The teacher scolded his students severely.
O zamandan beri onun inancı ciddi olarak sarsıldı.
- Since then, his faith has been severely shaken.
Tom ağır biçimde yaralandı.
- Tom was severely injured.
Tom, polis tarafından ağır biçimde dövüldü.
- Tom was severely beaten by the police.
Dan cezaevi gardiyanları tarafından ciddi bir şekilde dövüldü.
- Dan was severely beaten by prison guards.
Bu gemi yolculuğundaki yiyecek beni ciddi bir şekilde kabız etti.
- The food on this cruise made me severely constipated.
Şu anda çok şiddetli bir deprem her an olabilir.
- We may have a very severe earthquake any moment now.
Toplantıya katılamamamın nedeni şiddetli bir baş ağrımın olmasıydı.
- The reason I could not attend the meeting was that I had a severe headache.
O, çocuklarına karşı sertti.
- He was severe with his children.
Sert hava insanları korkutur.
- Severe weather frightens people.
Ağır vakalarda çatlaklar oluşabilir ya da kırılabilir.
- In severe cases, cracks can form or it can snap apart.
Ağır eleştiriye maruz kaldı.
- He was subjected to severe criticism.
O şiddetli burun tıkanıklığından dolayı acı çekti.
- He used to suffer from severe nasal congestion.
Tom şiddetli acı içindeydi.
- Tom was in severe pain.
Biz ziyadesiyle mutluyuz.
- We're extremely happy.
Dün birkaç çocuk okuldan erken ayrılmak zorunda kaldı.
- Several boys had to leave school early yesterday.
Şiddetli bir donmanın ardından kangrenle enfekte olduktan sonra Tom'un ayağı kesilmek zorunda kaldı.
- Tom's foot had to be amputated after it had become infected with gangrene following a severe frostbite.
Deneyin sonuçları karışıktı. Bazı katılımcılar olumlu tepki verdiler ama diğerleri ağır eleştiri sundular.
- The results of the experiment were mixed. Some participants reacted positively, but others offered severe criticism.
Toplantıya katılamamamın nedeni şiddetli bir baş ağrımın olmasıydı.
- The reason I could not attend the meeting was that I had a severe headache.
Şiddetli bir donmanın ardından kangrenle enfekte olduktan sonra Tom'un ayağı kesilmek zorunda kaldı.
- Tom's foot had to be amputated after it had become infected with gangrene following a severe frostbite.
Böyle bir şey hırsızlık olarak kabul edilir ve ciddi bir şekilde cezalandırılmak zorundadır.
- Such a thing is considered theft and it has to be punished severely.
Ciddi gıda ve yakıt sıkıntısı vardı.
- There were severe shortages of food and fuel.
Araştırmacılar ciddi bir gıda eksikliğinden muzdarip olmaya başladı.
- The explorers began to suffer from a severe lack of food.
Tom şimdi son derece meşgul.
- Tom is extremely busy now.
Tom Mary'ye onun yardımı için son derece minnettar.
- Tom is extremely thankful to Mary for her help.
Tom ve erkek kardeşleri çok yakındır.
- Tom and his brothers are extremely close.
Ton son derece çok bilmiş.
- Tom is extremely sophisticated.
Mary aşırı derecede çekici.
- Mary is extremely attractive.
Bu onun için aşırı derecede zordur.
- This is extremely hard for him.
Dostluğumuzu kestikten sonra onun numarasını ayırdım.
- I removed her number after severing our friendship.
Ben sadece ağır bir hastalık atlattım.
- I just got over a severe illness.
Mary fazlasıyla çekici.
- Mary is extremely attractive.
Tom aşırı derecede heyecanlı görünüyor.
- Tom seems extremely excited.
Bu onun için aşırı derecede zordur.
- This is extremely hard for him.
My grandfather is fond of taking a walk early in the morning.
- Büyükbabam sabah erkenden yürüyüş yapmayı sever.
Both my father and my brother are fond of gambling.
- Hem babam hem de erkek kardeşim kumarı çok severler.
I used to be a cat lover.
- Ben bir kedi severdim.
I have been a lover of sports since I was young.
- Gençliğimden beri bir spor sever oldum.