Onların kararını etkileyen muhtemelen oydu.
- That was probably what influenced their decision.
Sanırım birlikte yaşamamız alışkanlıklarını etkiledi.
- I think that our living together has influenced your habits.
Onun ülkesinde büyük nüfuzu var.
- He has great influence in his country.
Hiç çocuğum olmadığından, gönüllü iş yapmak için ebeveynlerin harcadığından daha çok harcayacak zamanım var.
- Since I have no children, I have more time to spend doing volunteer work than parents do.
Ne tür bir iş yapmak istediğinizi düşünmelisiniz.
- You must consider what kind of work you want to do.
Bugün çalışmak zorunda değilsin.
- You don't have to work today.
Çalışmak istemeyen, yemek de yemesin.
- If anyone is not willing to work, then he is not to eat, either.
Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemeliyim.
- Before going to work in Paris I must freshen up on my French.
Paris'e çalışmaya gitmeden önce Fransızcamı tazelemeliyim.
- Before going to work in Paris, I must brush up on my French.
Darwin'in yapıtı her şeyi değiştirir.
- Darwin's work changes everything.
Şimdiye kadar Shakespeare'in üç tane yapıtını okudum.
- I have read three of Shakspeare's works so far.
Neden onu etkilemek için çalışmalılar?
- Why should they try to influence him?
Seni etkilememe izin verme.
- Don't let me influence you.
O, işten önce kahve içer.
- He drinks coffee before work.
Dün gece fazla uyuyamadım bu yüzden bütün gün işte uyukluyordum.
- I didn't get much sleep last night so I was nodding off all day at work.
Neden onu etkilemek için çalışmalılar?
- Why should they try to influence him?
O çalışırken bir kaza yaptı.
- While working, he had an accident.
O çalışırken bir kaza yaptı.
- He had an accident while working.
Sanırım birlikte yaşamamız alışkanlıklarını etkiledi.
- I think that our living together has influenced your habits.
İnsan ve hayvan yaşamı atmosferik çevreye gösterdikleri tepkilerden etkilenirler.
- Human and animal life are influenced by their reactions to the atmospheric environment.
Benim işyeri ile iyi bir iş yaparım.
- I do a good job with my work.
Tom işyerinde bir kazada yaralandı.
- Tom got hurt in an accident at work.
They worked on her to join the group.
I have absolutely no influence over him.
... Perhaps no other animal has had a bigger influence ...
... influence ...