If he doesn't accept the job, someone else will.
- İşi o kabul etmezse, başkası eder.
It's good to put yourself in someone else's place now and then.
- Arada sırada kendinizi başkasının yerine koymak iyidir.
It's unlikely that anyone other than Tom would be interested in buying this.
- Tom'dan başkasının bunu almayı istemesi pek olası değil.
The little girl never smiles at anyone other than Emily.
- Küçük kız, Emily'den başkasına asla gülümsemez.
Tom sold it to somebody else.
- Tom onu başkasına sattı.
We're always somebody else's idiot.
- Her zaman bir başkasının aptalıyız.
If a tree dies, plant another in its place.
- Bir ağaç ölürse yerinde bir başkası yetişir.
Do not interrupt when another is speaking.
- Başkası konuşuyorken sözünü kesme.
A stranger tapped me on the shoulder from behind. He must have mistaken me for someone else.
- Bir yabancı omzuma arkadan dokundu. Beni başka birisiyle karıştırmış olmalı.
Nobody else got hurt.
- Başka hiç kimse yaralanmadı.
I would do it in a different way than you did.
- Senin yaptığından başka türlü yapardım.
Did Jesus walk over water and then turn it into wine? No, that's a different story!
- İsa su üzerinde mi yürüdü ve onu şaraba mı dönüştürdü? Hayır bu başka bir konu!
Show me another camera.
- Bana başka bir kamera göster.
It is difficult to translate a poem into another language.
- Bir şiiri başka bir dile çevirmek zordur.
By other's faults wise men correct their own.
- Akıllı insanlar başkalarının hatalarıyla kendi hatalarını düzeltirler.
They are talking loudly when they know they are disturbing others.
- Başkalarını rahatsız ettiklerini öğrendiklerinde yüksek sesle konuşuyorlardı..
Tom sat alone in the otherwise empty room.
- Tom başka boş odada tek başına oturdu.
I tried to convince Tom otherwise.
- Tom'u başka türlü ikna etmeye çalıştım.
I don't have any other hobbies besides football.
- Futbol dışında başka hiçbir hobim yoktur.
Was there anybody else besides Tom?
- Tom'un dışında başka biri var mıydı?
It's unlikely that anyone other than Tom would be interested in buying this.
- Tom'dan başkasının bunu almayı istemesi pek olası değil.
It's none other than Tom!
- O, Tom'dan başkası değil.
The girl did nothing but cry.
- Kız ağlamaktan başka bir şey yapmıyor.
There was nothing but an old chair in the room.
- Odada eski bir sandalyeden başka bir şey yoktu.
To be happy and not ask any more questions would be best.
- Mutlu olmak ve başka soru sormamak en iyisi olur.
I don't want any more surprises.
- Başka sürprizler istemiyorum.
Cows are more useful than any other animal in this country.
- İnekler bu ülkede başka bir hayvandan daha faydalıdır.
Good health is more valuable than anything else.
- İyi sağlık başka herhangi bir şeyden daha değerlidir.
What else did you find in Tom's apartment?
- Tom'un dairesinde başka ne buldun?
This apartment is bigger than any other one in the building.
- Bu daire, binadaki herhangi başka birinden daha büyüktür.
Tom didn't know what else to say.
- Tom başka ne söyleyeceğini bilmiyordu.
What else could I have done?
- Başka ne yapabilirdim?
We had no alternative but to fight.
- Döğüşmekten başka seçeneğimiz yoktu.
We have no alternative but to work.
- Çalışmaktan başka alternatifimiz yok.
Do you have any further questions?
- Başka sorularınız var mı?
We need to avoid any further delays.
- Başka gecikmelerden kaçınmalıyız.
Apart from his parents, no one knows him very well.
- Ebeveynlerinden başka hiç kimse onu çok iyi tanımıyor.
Apart from Barack Obama, all US presidents were white.
- Barak Obama dışında bütün Amerika Birleşik Devletleri başkanları beyazdır.
Tom had no choice except to accept the consequences.
- Tom'un sonuçları kabul etmekten başka seçeneği yoktu.
The man, who had not eaten for three days, had trouble thinking about anything except food.
- Adam üç gündür bir şey yememişti, yiyecekten başka bir şey düşünemiyordu.
Save your long-winded explanations for someone else.
- Kabak tadı veren açıklamalarını başka biri için sakla.
Nothing but peace can save the world.
- Barıştan başka hiçbir şey dünyayı kurtaramaz.