Sami was very watchful.
- Sami çok dikkatliydi.
The doctor thinks carefully before deciding what medicine to give.
- Doktor, hangi ilacı vereceğine karar vermeden önce dikkatlice düşünür.
I'm the type who likes to think things over very carefully.
- Şeylerin üzerinde çok dikkatlice düşünmeyi seven tipim.
Tom listened attentively.
- Tom dikkatlice dinledi.
Do your work with more attentiveness.
- Biraz daha dikkatli çalışır mısın?
Life is as a box of matches. Treating it cautiously is foolish, not treating it cautiously is dangerous.
- Yaşam bir kutu kibrit gibidir. Dikkatli davranırsan aptallıktır. Dikkatli davranmazsan tehlikelidir.
Be cautious when you cross the street.
- Caddeyi geçerken dikkatli ol.
You should be more thoughtful of your safety.
- Güvenliğiniz hakkında daha dikkatli olmalısın.
You must be careful not to make him angry.
- Onu kızdırmamak için dikkatli olmalısın.
You should be careful in choosing friends.
- Arkadaş seçerken dikkatli olmalısın.
He closed carefully the front door.
- O, ön kapıyı dikkatlice kapattı.
He wants to keep a close eye on the rules.
- O kuralları dikkatlice takip etmek istiyor.
I forced myself to stay alert.
- Kendimi dikkatli olmaya zorladım.
Be alert when you cross a busy street!
- İşlek bir caddeden geçerken dikkatli ol.
I want to be cautious.
- Dikkatli olmak istiyorum.
Be cautious when you cross the street.
- Caddeyi geçerken dikkatli ol.
I'm very mindful of that.
- Onun hakkında çok dikkatliyim.
I wasn't being mindful and got on a wrong bus by mistake.
- Dikkatli değildim ve yanlışlıkla hatalı otobüse bindim.
I have to be careful from now on.
- Artık dikkatli olmak zorundayım.
I've got to be careful.
- Dikkatli olmak zorundayım.