Sami yardımcı olacak birkaç iş arkadaşına ihtiyaç duydu.
- Sami needed a few co-workers to assist.
O bir iş arkadaşını arabayla götürdü.
- She gave a lift to a co-worker.
O ,emekli olduğu zaman iş arkadaşı ona bir hediye aldı.
- His colleagues gave him a present when he retired.
Bu Tom, iş arkadaşım.
- This is Tom, my colleague.
O bir meslektaşa güvendi.
- She trusted a co-worker.
Şirket politikası, farklı mevkilerdeki meslektaşları arkadaşlık etmekten men ediyor.
- Company policy precludes fraternization between co-workers.
Meslektaşı yurtdışındaki birime tayin edildi.
- His colleague was transferred to an overseas branch.
İspanya'da bir meslektaşımız var.
- We have a colleague in Spain.
Git ve iş arkadaşımla konuş.
- Go and speak to my colleague.
Onun yeni fikirleri daha tutucu iş arkadaşlarıyla sık sık başını derde sokuyor.
- Her novel ideas are time and again getting her into trouble with her more conservative colleagues.