Arkadaşımdan sözlüğü ödünç aldım.
- I borrowed the dictionary from my friend.
Bu komedi filmini onun kız kardeşinden ödünç aldım.
- I borrowed this comic from his sister.
Yabancı dillerden ödünç alınmış pek çok kelimeye sahip.
- It has a great many words borrowed from foreign languages.
Ödünç alınmış altın geri talep ettikleri zaman kurşun haline gelir.
- Borrowed gold becomes lead when they demand it back.
Banka ona 500 dolar ödünç verdi.
- The bank lent her 500 dollars.
Öyle bir kişiye ödünç para vermemeliydin.
- You should not have lent the money to such a person.
Arkadaşımdan sözlüğü ödünç aldım.
- I borrowed the dictionary from my friend.
Kitabı ondan ödünç aldı.
- She borrowed the book from him.
Tom ve Paula'ya kameramı ödünç verdim.
- I lent Tom and Paula my camera.
Arkadaşının ona ödünç verdiği tüm parayı harcadı.
- He spent all the money that his friend had lent him.
bir şeyi ödünç vermek.
Banka ona 500 dolar ödünç verdi.
- The bank loaned her 500 dollars.
Tom Mary'den ona biraz para ödünç vermesini istedi.
- Tom wanted Mary to loan him some money.