They paid separately.
- Onlar ayrı ayrı ödediler.
Could you wrap them up separately?
- Onları ayrı ayrı sarar mısınız?
We've just spent two weeks apart.
- Biz sadece iki haftayı ayrı geçirdik.
He lives apart from his parents.
- O, ebeveynlerinden ayrı yaşıyor.
This is important enough for separate treatment.
- Bu ayrı bir tedavi için yeterince önemli.
We'd like separate checks.
- Biz ayrı hesaplar istiyoruz.
That's an important distinction to make.
- O yapacak önemli bir ayrım.
He advocated abolishing class distinctions.
- O, sınıf ayrımlarının ortadan kaldırılmasını savundu.
Don't put aside such an important detail.
- Böyle önemli bir ayrıntıyı kenara koymayın.
Don't put aside such an important detail.
- Bu kadar önemli bir ayrıntıyı kenara koyma.
This book is divided into four parts.
- Bu kitap dört bölüme ayrılmıştır.
African elephants are divided into two different species: savannah and forest elephants.
- Afrika filleri savana ve orman filleri olmak üzere iki farklı türe ayrılır.
The magicians were segregated from the prison population and shot promptly at dawn.
- Sihirbazlar hapishane nüfusundan ayrıldı ve şafak vaktinde vuruldu.
The buses in Montgomery were segregated.
- Montgomery'de otobüslerin içinde ırk ayrımcılığı vardı.
The buses left one after another.
- Otobüsler peş peşe ayrıldılar.
For one thing, I'm penniless; for another, I don't have the time.
- Öncelikle, beş parasızım, ayrıca, zamanım yok.
No nation can exist completely isolated from others.
- Hiçbir ulus diğerlerinden tamamen ayrılmış olamaz.
I think we should spend some time apart from each other.
- Birbirimizden ayrı olarak biraz zaman geçirmemiz gerektiğini düşünüyorum.
Sami spent more and more time apart from his wife.
- Sami karısından ayrı olarak, gittikçe daha fazla zaman geçirdi.
Pay together or separately?
- Birlikte mi yoksa ayrı olarak mı ödenecek?
Batteries are sold separately.
- Piller ayrı olarak satılır.