There's growing anger over the government's decision.
- Hükümetin kararı üzerine büyüyen öfke var.
He has unsightly hairs growing out of his ears.
- Onun kulağının dışında büyüyen çirkin tüyleri var.
Houston is a huge, sprawling city.
- Houston kocaman, büyüyen bir şehir.
The magician's tricks surprised us.
- Büyücünün hileleri bizi şaşırttı.
I'll use magic on him and turn him into a frog.
- Ona büyü yapacağım ve bir kurbağaya çevireceğim.
There is sorcery behind this, said a sinister voice coming from the crowd.
- Kalabalıktan gelen uğursuz bir ses Bunun arkasında büyücülük var dedi.
Tom had a coughing spell.
- Tom'un öksürük büyüsü vardı.
Her beauty cast a spell over him.
- Onun güzelliği onu büyüledi.
She is a charming woman.
- O büyüleyici bir kadındır.
They were all charmed by her song.
- Onların hepsi onun şarkısı tarafından büyülendi.
Studying languages is my biggest fascination and hobby.
- Dil öğrenmek benim en büyük tutkum ve hobimdir.
The wizard enchants the castle, protecting it from harm.
- Sihirbaz zarardan korumak için şatoyu büyülüyor.
You need several wizards to enchant the necklace.
- Kolyeyi büyülemek için birkaç sihirbaza ihtiyacın var.
The pentagram is an important symbol in witchcraft.
- Beş köşeli yıldız büyücülükte önemli bir semboldür.
Mary was accused of practicing witchcraft.
- Mary, büyü uygulama konusunda suçlanıyordu.
Tom is a practitioner in the black arts.
- Tom bir kara büyü uygulayıcısıdır.
You must not smoke till you grow up.
- Büyüyünceye kadar sigara içmemelisin.
I want to be a pilot when I grow up.
- Büyüdüğüm zaman bir pilot olmak istiyorum.
Sandra has grown up to be a beautiful woman.
- Sandra büyüdüğünde güzel bir kadın oldu.
His children have grown up.
- Onun çocukları büyüdü.
He is going to be a doctor when he grows up.
- O, büyüdüğünde doktor olacak.
My baby is also eight months old, is healthy and is growing by leaps and bounds.
- Ayrıca,bebeğim sekiz aylık,sağlıklı ve çabucak büyüyor.
Tom has a lot of dizzy spells.
- Tom'un birçok baş döndürücü büyüleri vardır.
I don't believe in spells and charms.
- Büyülere ve cazibelere inanmıyorum.
Tom is a practitioner in the black arts.
- Tom bir kara büyü uygulayıcısıdır.
She's a glamorous girl.
- O büyüleyici bir kız.
There's a big bottle of aspirin in the medicine cabinet.
- Ecza dolabında büyük bir şişe aspirin var.
Grandmother believes that Chinese medicines are the best.
- Büyükanne, Çin ilaçlarının en iyi olduğuna inanıyor.
He is one of the greatest artists in Japan.
- Japonya'daki en büyük sanatçılardan biridir.
Music and art can greatly contribute to the enjoyment of life.
- Müzik ve sanat, yaşam zevkine çok büyük ölçüde katkıda bulunabilirler.