başkalaşmak

listen to the pronunciation of başkalaşmak
Türkisch - Englisch
alter
vary
grow different
to change, alter, become changed, become altered
to metamorphose, undergo metamorphosis
metamorphose
to metamorphose, to change, to alter
change
başka
else

In order to make us and everyone else remember this day, I ask everyone to plant a tree with us. - Bize ve başka herkese bu günü hatırlatmak için, bizimle birlikte herkese bir ağaç dikmesini rica ediyorum.

Is there anyone else wanting to eat? - Yemek yemek isteyen başka birisi var mı?

başka
different

Tom isn't very different from anybody else. - Tom başka herhangi birinden çok farklı değil.

Is this a different word or just another form of the same word? - Bu farklı bir kelime mi yoksa aynı kelimenin başka bir hâli mi?

başka
another

Another ten minutes' walk brought us to the shore. - On dakikalık bir başka yürüyüş bizi kıyıya getirdi.

I have another friend in China. - Çin'de başka bir arkadaşım var.

başka
other

By other's faults wise men correct their own. - Akıllı insanlar başkalarının hatalarıyla kendi hatalarını düzeltirler.

Everyone has the right to own property alone as well as in association with others. - Her şahıs tek başına veya başkalarıyla birlikte mal ve mülk sahibi olma hakkına sahiptir.

başka
otherwise

I thought it was a good book, but Jim thought otherwise. - Ben onun iyi bir kitap olduğunu düşünmüştüm fakat Jim başka türlü düşündü.

Tom sat alone in the otherwise empty room. - Tom başka boş odada tek başına oturdu.

başkalaşma
{i} alteration
başka
beside

I don't have any other hobbies besides football. - Futbol dışında başka hiçbir hobim yoktur.

Was there anybody else besides Tom? - Tom'dan başka orada kimse var mıydı?

başka
other than

Did anybody other than Jim see her? - Jim'den başka onu gören biri var mı?

It's unlikely that anyone other than Tom would be interested in buying this. - Tom'dan başkasının bunu almayı istemesi pek olası değil.

başka
forth
başka
but

We had no choice but to leave the matter to him. - Meseleyi ona bırakmaktan başka çaremiz yoktu.

It was nothing but a joke. - Bu şakadan başka bir şey değildi.

başka
any more

Be happy and don't ask any more questions...that is best. - Mutlu ol ve başka soru sorma... bu en iyisi.

Unless you have any more questions, I'd like to go now. - Başka sorunuz yoksa, şimdi gitmek istiyorum.

başka
(Bilgisayar) more

Tom reads more books than anyone else I know. - Tom tanıdığım başka herhangi birinden daha çok kitap okur.

Time is more precious than anything else. - Zaman başka herhangi bir şeyden daha değerlidir.

başka
apart

Apart from my sister, my family doesn't watch TV. - Kız kardeşimden başka, ailem televizyon izlemez.

This apartment is bigger than any other one in the building. - Bu daire, binadaki herhangi başka birinden daha büyüktür.

başka
saving
başka
{s} distinct
başka
what else

Tom didn't know what else to say. - Tom başka ne söyleyeceğini bilmiyordu.

What else could I have done? - Başka ne yapabilirdim?

başka
alternate
başka
alternative

We agreed that there was no other alternative. - Başka seçenek olmadığını kabul ettik.

We had no alternative but to fight. - Döğüşmekten başka seçeneğimiz yoktu.

başka
further

We need to avoid any further delays. - Başka gecikmelerden kaçınmalıyız.

Do you have any further questions? - Başka sorularınız var mı?

başka
atypical
başka
any further
başka
to another
başka
apart from

Apart from Barack Obama, all US presidents were white. - Barak Obama dışında bütün Amerika Birleşik Devletleri başkanları beyazdır.

Apart from my sister, my family doesn't watch TV. - Kız kardeşimden başka, ailem televizyon izlemez.

başka
except, apart (from), other (than)
başka
except

Tom had no choice except to accept the consequences. - Tom'un sonuçları kabul etmekten başka seçeneği yoktu.

Nothing could be done, except wait. - Beklemekten başka, bir şey yapılamazdı.

başka
excepting
başka
barring
başka
other, another, different
başka
slang gypsy
başka
hetero
başka
another; other; different; else
başka
save

Save your long-winded explanations for someone else. - Kabak tadı veren açıklamalarını başka biri için sakla.

The President called on everyone to save energy. - Başkan enerji tasarrufu yapmak için herkesi aradı.

başka
noneot
başkalaşma
vexation, getting out of sorts, getting annoyed; becoming troubled
başkalaşma
change, alteration
başkalaşma
Christianity the Transfiguration
başkalaşma
metamorphic
Türkisch - Türkisch
Başka bir varlığa, niteliğe dönüşmek, değişmek, farklılık kazanmak
Kötüleşmek, bozulmak
Biçim değiştirmek, istihale etmek
istihale etmek
Başka
özge
Başka
(Hukuk) MAADA
Başkalaşma
istihale
Başkalaşma
metamorfoz
başka
Bilinenden ayrı, değişik, farklı, özge: "Yıllar sonra olaya başka bir açıdan bakabildim."- H. Taner
başka
Bilinenden ayrı, değişik, farklı, özge
başka
"Ayrıca, üstelik, bir yana" anlamlarında -dan / -den başka biçiminde kullanılır
başka
Nitelik yönünden alışılmışın dışında bir üstünlüğü olan
başka
Konu edilen, bilinenden ayrı nesne ve kimse için teklik veya çokluk olarak başkası, başkaları biçiminde kullanılır
başka
Konu edilen, bilinenden ayrı nesne ve kimse için teklik veya çokluk olarak başkası, başkaları biçiminde kullanılır: "Başkalarının otuz liraya yaptığı bir kostümü siz niye seksen liraya yapıyorsunuz?"- R. N. Güntekin. "Ayrıca, üstelik, bir yana" anlamlarında -dan / -den başka biçiminde kullanılır
başka
Nitelik yönünden alışılmışın dışında bir üstünlüğü olan: "Bütün bunlar beni herkesten başka bir insan yapmıyor."- H. E. Adıvar
başkalaşma
Embriyon evresinden ergin olana değin bir hayvanın geçirdiği biçim ve yapı değişimleri, istihale, metamorfoz
başkalaşma
Başkalaşmak işi