A stranger tapped me on the shoulder from behind. He must have mistaken me for someone else.
- Bir yabancı omzuma arkadan dokundu. Beni başka birisiyle karıştırmış olmalı.
Is there anyone else wanting to eat?
- Yemek yemek isteyen başka birisi var mı?
Tom isn't very different from anybody else.
- Tom başka herhangi birinden çok farklı değil.
Am I that much different from everyone else?
- Ben başka herkesten o kadar farklı mıyım?
Show me another camera.
- Bana başka bir kamera göster.
I have another friend in China.
- Çin'de başka bir arkadaşım var.
They are talking loudly when they know they are disturbing others.
- Başkalarını rahatsız ettiklerini öğrendiklerinde yüksek sesle konuşuyorlardı..
When you talk to others, you're doing it with your arms crossed.
- Başkalarıyla konuşurken, kollarınız çaprazlama bağlı şekilde onu yapıyorsunuz.
I thought it was a good book, but Jim thought otherwise.
- Ben onun iyi bir kitap olduğunu düşünmüştüm fakat Jim başka türlü düşündü.
Tom sat alone in the otherwise empty room.
- Tom başka boş odada tek başına oturdu.
I don't have any other hobbies besides football.
- Futbol dışında başka hiçbir hobim yoktur.
Did Mary have any other children besides Jesus?
- Mary'nin İsa dışında başka çocukları var mı?
The little girl never smiles at anyone other than Emily.
- Küçük kız, Emily'den başkasına asla gülümsemez.
Did anybody other than Jim see her?
- Jim'den başka onu gören biri var mı?
It was nothing but a joke.
- Bu şakadan başka bir şey değildi.
The girl did nothing but cry.
- Kız ağlamaktan başka bir şey yapmadı.
To be happy and not ask any more questions would be best.
- Mutlu olmak ve başka soru sormamak en iyisi olur.
Be happy and don't ask any more questions...that is best.
- Mutlu ol ve başka soru sorma... bu en iyisi.
Good health is more valuable than anything else.
- İyi sağlık başka herhangi bir şeyden daha değerlidir.
Tom reads more books than anyone else I know.
- Tom tanıdığım başka herhangi birinden daha çok kitap okur.
This apartment is bigger than any other one in the building.
- Bu daire, binadaki herhangi başka birinden daha büyüktür.
Apart from Barack Obama, all US presidents were white.
- Barak Obama dışında bütün Amerika Birleşik Devletleri başkanları beyazdır.
Tom didn't know what else to say.
- Tom başka ne söyleyeceğini bilmiyordu.
Tom doesn't know what else to do.
- Tom başka ne yapacağını bilmiyor.
They had no alternative but to retreat.
- Geri çekilmekten başka seçenekleri yoktu.
Bear in mind that, under such circumstances, we have no alternative but to find another buyer.
- Aklınızda bulunsun, bu koşullar altında başka bir alıcı bulmaktan başka alternatifimiz yok.
Do you have any further questions?
- Başka sorularınız var mı?
Do you have anything further to say?
- Söyleyecek başka bir şeyin var mı?
Apart from my sister, my family doesn't watch TV.
- Kız kardeşimden başka, ailem televizyon izlemez.
Apart from his parents, no one knows him very well.
- Ebeveynlerinden başka hiç kimse onu çok iyi tanımıyor.
I know nothing except that she left last week.
- Geçen hafta ayrıldığından başka bir şey bilmiyorum.
Tom had no choice except to accept the consequences.
- Tom'un sonuçları kabul etmekten başka seçeneği yoktu.
Save your long-winded explanations for someone else.
- Kabak tadı veren açıklamalarını başka biri için sakla.
The President called on everyone to save energy.
- Başkan enerji tasarrufu yapmak için herkesi aradı.