Attendance should be good provided the weather is favorable.
- Hava güzel olması koşuluyla, katılım iyi olmalı.
It smelled really good.
- Gerçekten güzel koktu.
Meg has a lovely face.
- Meg'in güzel bir yüzü var.
Because you're a sweet and lovely girl.
- Çünkü sen tatlı ve güzel bir kızsın.
I had a pleasant dream last night.
- Dün gece güzel bir rüya gördüm.
Today was a pleasant day.
- Bugün güzel bir gündü.
I found at my elbow a pretty girl.
- Yanı başımda güzel bir kız buldum.
Trang is as pretty as Dorenda.
- Trang Dorenda kadar güzeldir.
What a nice surprise!
- Ne güzel bir sürpriz!
I hope it will be nice.
- Havanın güzel olacağını umuyorum.
I am more beautiful than you.
- Ben senden daha güzelim.
Nagasaki, where I was born, is a beautiful port city.
- Doğduğum yer olan Nagasaki, güzel bir liman kentidir.
Mary is smarter than Jane who is prettier than Susan.
- Mary Susan'dan daha güzel olan Jane'den daha akıllı.
I think it's the smart thing to do.
- Sanırım o yapmak için güzel şey.
That car is a real beauty.
- O araba gerçek bir güzelliktir.
Japan is famous for her scenic beauty.
- Japonya manzara güzelliğiyle ünlüdür.
I am not an eloquent man.
- Ben güzel konuşan bir adam değilim.
Tom certainly is an eloquent speaker.
- Tom kesinlikle güzel konuşan bir konuşmacı.
Tom is now in his prime.
- Tom şu an en güzel zamanında.
He was cut down in his prime.
- O, en güzel zamanında öldürüldü.
It is likely to be fine tomorrow.
- Yarın hava muhtemelen güzel olacak.
Effort produces fine results.
- Çaba güzel sonuçlar üretir.
His speech contained many fine phrases.
- Konuşması birçok güzel cümle içeriyordu.
He had handsome dark eyes with long lashes.
- Onun uzun kirpikli güzel koyu gözleri vardı.
The handsome prince fell in love with a very beautiful princess.
- Yakışıklı prens çok güzel bir prensese aşık oldu.
She writes beautifully.
- O güzel şekilde yazar.
The trick worked beautifully.
- Hile çok güzel çalıştı.
Roses have a nice fragrance.
- Güllerin güzel kokusu vardır.
This flower gives off a strong fragrance.
- Bu çiçek güçlü bir güzel koku verir.
What should we do to protect the beautiful earth from pollution?
- Güzel dünyayı kirlilikten korumak için ne yapmalıyız?
The beautiful French language is lost.
- Güzel Fransızca lisanı kayboldu.
Tom is dressed very nicely.
- Tom çok güzel giyinmiş.
Tom was nicely dressed.
- Tom güzel giyinmişti.
Time is a good physician, but a bad cosmetician.
- Zaman iyi bir hekim ama kötü bir güzellik uzmanıdır.
One of the nice things about being bald is that you never have a bad hair day.
- Kel olmakla ilgili güzel şeylerden biri, asla kötü bir saçlı bir gününün olmamasıdır.
These flowers are not only beautiful but also fragrant.
- Bu çiçekler sadece güzel değil fakat aynı zamanda güzel kokulu da.
The flower planted in our porch is very fragrant.
- Bizim verandada dikili çiçek çok güzel kokulu.
Lee was dressed in his finest clothing.
- Lee en güzel elbisesini giymişti.
This is the finest picture I have ever seen.
- Bu şimdiye kadar gördüğüm en güzel resim.
Jane is fat and rude, and smokes too much. However, Ken thinks she's lovely and charming. That's why they say love is blind.
- Jane şişman ve kaba ve çok sigara içiyor. Fakat, Ken onun güzel ve çekici olduğunu düşünüyor. Aşkın gözü kördür demelerinin nedeni bu.
The Avenue of the Champs Elysées is very beautiful and very elegant.
- Şanzelize Caddesi çok güzel ve çok şıktır.
How about spending an elegant and blissful time at a beauty salon?
- Bir güzellik salonunda hoş ve mutlu bir zaman geçirmeye ne dersin?
The most beautiful flowers have the sharpest thorns.
- En güzel çiçeklerin en keskin dikenleri vardır.
The real definition of science is that it's the study of the beauty of the world.
- Bilimin gerçek tanımı, dünyanın güzelliğini araştırmaktır.
Mary was definitely the prettiest girl at the party.
- Mary kesinlikle partide en güzel kızdı.
Mary is a good-looking woman.
- Mary güzel bir kadın.
Mary is a very good-looking woman.
- Mary çok güzel bir kadın.
She has beautiful rosy cheeks.
- Onun güzel al yanakları var.
Mrs. Smith was a famous beauty.
- Bayan Smith ünlü bir güzel kadındı.
I have bought an adorable doll for my granddaughter.
- Torunum için çok güzel bir bebek satın aldım.
She is an adorable woman.
- O çok güzel bir kadın.
Do you think that brown hair is very beautiful?
- Kahverengi saçın çok güzel olduğunu düşünüyor musun?
Seen from the sky, the island was very beautiful.
- Gökyüzünden bakıldığında ada çok güzeldi.
The dinner was very good.
- Akşam yemeği çok güzeldi.
This smells very, very good.
- Bu çok, çok güzel kokuyor.
It would be so cool if I could speak ten languages!
- On dil konuşabilsem, çok güzel olur!
This website is so cool.
- Bu web sitesi çok güzel.
This fantasy book is a succession of really flashy magical spells and that makes it boring instead.
- Bu fantezi kitap gösterişli çok güzel büyülerin bir birbirini izlemesidir ve onun yerine bu onu sıkıcı yapar.
She sang pretty well.
- O oldukça güzel söyledi.
Well, the night is quite long, isn't it?
- Güzel, gece çok uzun, değil mi?
What did you think of Tom? He's got a nice voice. Just a nice voice? Well, his face is nothing special, right? Really! I think he's pretty good looking.
- Tom hakkında ne düşünüyorsun? Onun güzel bir sesi var. Sadece güzel bir ses mi? Pekala, onun yüzü özel bir şey değil, değil mi? Gerçekten mi! Sanırım o oldukça yakışıklı.
That lady is very good looking.
- O hanım çok güzel gözüküyor.
Mary looked like Belle from the Beauty and the Beast.
- Mary Güzel ve Çirkin'den Belle'ye benziyordu.
He whispered sweet nothings into her ear.
- Kulağına güzel ama anlamsız sözler fısıldadı.
That flower smells sweet.
- O çiçek güzel kokuyor.
Life isn't fair, but it's still good.
- Yaşam adil değil ama hala güzel.
The sky promises fair weather.
- Gökyüzü güzel hava vaadediyor.
That pretty girl is my sister.
- O güzel kız benim kız kardeşim.
Look at the tall pretty girl standing there.
- Orada duran uzun boylu güzel kıza bak.
The fine arts flourished in Italy in the 15th century.
- Güzel sanatlar on beşinci yüzyılda İtalya'da gelişti.
Where is the Palace of Fine Arts?
- Güzel Sanatlar Sarayı nerede?
How nice to be in Hawaii again!
- Yine Hawaii'de olmak ne güzel!
Tom! How nice to see you again!
- Tom! Seni tekrar görmek ne güzel!